Barak Obama'nın yemin törenindeki konuşmaları dinleyenler Türkiye'yi de sorgulama fırsatı buldular.
Çünkü Amerika ile Türkiye arasında "dini" açıdan olmasa da "etnik" açıdan büyük benzerlik var.
Hatta Amerika daha karışık.
Sadece yüzde 1'i Amerikalı olan bir "Amerikan halkı"ndan söz ediyoruz.
Yüzde 99'u göçmenlerden oluşan ve "vatandaşlık potası"nda eriyip kendilerini "tek ulus" haline getiren Amerikan halkından.
***
Türkiye'de 1000 yıldır bir arada yaşayan ve genç Cumhuriyeti birlikte kuran birkaç etnik grup var diye "bölünme" korkusu yaşanıyor.
Bu mozaik; renk cümbüşü olarak algılanıp, hayranlıkla seyredilmek yerine, Goya'nın "korku"yu yansıtan resimlerine dönüştürülmek isteniyor.
Oysa Amerika'da bizden fazla etnik ve dini grup var.
Beyazlar, Hispanikler, Afrikalılar, Asyalılar, Yahudiler, yerliler.
Dünyanın dört bir yanından Amerika'ya göç tüm hızıyla devam ediyor.
Amerika bayrağı altında buluşup, dünyaya liderlik yapıyorlar.
Yüzde 65'i Avrupalı olan bir ülkede yüzde 12'lik Afrikalılar "Başkan" çıkarabiliyor.
O başkan, kürsüye çıkıp şunu söylüyor:
"Biz, her inançtan, her dinden ve ırktan gelen vatandaşlarımızın oluşturduğu bir ULUSUZ."
***
"AMERİKAN ULUSU"nu ne din bir arada tutuyor, ne ırk.
Önceki gün Başkan Obama'nın yemin töreninde konuşan Californialı papaz Dr. Rick Warren o sırrı şöyle açıkladı:
"Bizlerin ırk, din ya da kan bağımız yok.
BİZ ÖZGÜRLÜĞE ADANMIŞLIĞIMIZLA BİRBİRİMİZE BAĞLIYIZ"
***
ABD'nin ilk siyahi Başkanı Obama da yemin töreninde şunu söyledi: "Hedefimiz, özgürlüğü yaymaktır"
***
Etnik ve dini ayrımcılıkla zaman kaybetmeyen yönetimler tüm dikkatlerini bilimsel çalışmaya yoğunlaştırıyorlar.
Nitekim, "kök hücre" çalışmalarına ağırlık vereceğini daha önce açıklamış olan Obama bir kez daha altını çizdi:
"Bilimsel çalışmaları hak ettiği yere getirmeli, teknolojimizin icatlarını ilerletmeli, gençlerimizi eğitmeye devam etmeliyiz"
Obama, bu hedefleri önüne koyduğu siyah-beyaz, her dinden milyonlarca Amerikalı'nın tek "ulus" olduğunu defalarca vurguladı.
***
Hem Obama'nın, hem de Amerikalı papazın yaklaşımı, Türkiye için ideal bir "model" oluşturuyor.
Ama böyle bir "şemsiye"nin altında huzurla yaşayabilmek için sadece devlete değil, etnik grup ve mezheplere de görev düşüyor.
Çünkü "etnik" tartışmalar ülkenin enerjisini boşa harcıyor: Özgürlük, eğitim, bilim ve teknoloji gibi alanlara yoğunlaşmaktan geri bırakıyor.
Bu açıdan bakıldığında; etnik gruplaşmalara da "gericilik" diyebilirsiniz. Çünkü herkes "kendinden" olanı "değerli" sanıyor.
"İnsan"ı değil...