Avrupa Birliği, bu yıl Türkiye'yi "sınav"a çekmek istiyor. Özellikle vurgu yaptıkları bir nokta var: Kıbrıs.
AB'nin Genişleme Sorumlusu Olli Rehn, "Kıbrıs'ta çözümü görmek, AB için en yüksek önemdedir" diyor.
"Çözüm" dedikleri şey, Türkiye'nin "Kıbrıs Rum Yönetimi"ni "Devlet" olarak tanıması.
Ve Türk limanlarının Rum bandıralı gemilere açılması.
***
Türkiye "Kıbrıs" devletini tanımaya hazır.
Ancak bu devlet Rumlar'la birlikte Türkler'i de çatısı altında eşit biçimde bulundurursa.
Aksini düşünenlerin "hayal"den öteye gidemeyeceğini söylemek zor değil.
Çünkü Rum kesimini tanımak, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin fiilen yok olması anlamına geliyor.
***
Rumlar, iki toplumun eşitliğine dayalı bir ortak devleti istemiyor.
Bunu referandumla açıkça ortaya koydular.
Türk kesimi birleşmeye "Evet" derken, Rum kesimi yüzde 75 oranında "Hayır" oyu kullandı.
"Hayır" kampanyasının başındaki isim Papadopulos, kısa bir süre önce yaşamını yitirdi.
Şimdi müzakereler yeniden başlamış durumda.
Ama Rum yönetiminin üzerinde yine eski politikaların gölgesi var.
Buna karşılık AB ne yapıyor?
Yerel seçimden hemen sonra Türkiye'yi sıkıştırmaya hazırlanıyor.
***
Oysa AB'nin Rum kesimindeki tahammülsüzlüğü görüp, baskıyı oraya yöneltmesi gerekiyor.
Bakın Rumlar, bir süredir açık olan yeşil hatta Türk kesiminden gelen et ve süt ürünlerini bile yasaklamaya hazırlanıyor.
Hala Kuzey Kıbrıs'a ekonomik ambargo uygulama derdinde olan Rum kesimi, birlikte yaşamayı nasıl başaracak?
***
Bir başka nokta:
Olli Rehn "2009'da Ankara'nın sınav vereceğini" söylüyor.
Doğrudur.
Türkiye, hem genel seçim, hem AK Parti ile ilgili kapatma davası yüzünden 2 yılı kaybetti.
AB yolunda ilerleyemedi.
Peki AB ne yaptı?
Türkiye'nin AB ile 33 fasılda müzakere yapması gerekiyor. Ama bugüne kadar sadece 10 fasıl açılabildi.
Üstelik açılan fasıllar bir türlü kapanamıyor.
Başmüzakereci Ali Babacan açıkladı: 10 fasıl henüz Konsey'de görüşülüp resmen raporu bile verilmedi.
Peki AB Konseyi neyi bekliyor?
Bunu Ali Babacan da Olli Rehn'e sormuş.
Ama yanıt alamamış.
Demek ki, sadece Türkiye'nin değil, AB'nin de ödevlerini yapması gerekiyor.
***
Dışişleri Bakanı Babacan'ın dikkat çektiği bir başka nokta:
Türkiye'nin açmaya hazır olduğu 5-6 başlık daha var.
Ama bir türlü açılamıyor.
AB tarafında işler ağırdan alınıyor.
İlginçtir, her dönem başkanlığında Türkiye'yle ilgili sadece 2 fasıl açılmasına izin veriliyor.
Daha fazlası gizli bir anlaşma ile yasaklanmış gibi.
Böyle giderse, Türkiye'nin AB ile müzakerelerinde tüm fasılların açılması için bile 2014 yılına kadar beklemek gerekiyor.
Yani AB, fasıllarla birlikte Türkiye'nin sinirlerini de test ediyor.
***
Tabi bir gerçek var.
Devletlerin hayatında 5-10 yılın çok fazla önemi yoktur.
Önümüzdeki 5 yılı iyi değerlendirmek gerekiyor.
Cumhurbaşkanı Gül'ün dediği gibi:
Elbette AB taviz isteyecek, kendi çıkarlarını savunacaktır.
Ama Türkiye'nin de kendi çıkarlarını korumaya özen göstererek AB yolunda yürüyüşü hızlandırması lazım.
Merhum İsmail Cem, şunu söylerdi:
"Müzakerenin anlamı bu zaten. Pazarlık yapmak."
İlla taviz vermek gerekmiyor.