Nurettin Yılmaz.
Kürt asıllı, "ılımlı" bir politikacı.
Siyasete CHP ile başladı.
Özal'ın yakınında yer aldı.
Şimdi DTP Disiplin Kurulu Başkanı.
"Yakın Tarihin Tanığıyım" isimli kitabı çıktı.
Tanıklık ettiği önemli olayları hem kitabında, hem de Neşe Düzel'le yaptığı söyleşide anlatıyor.
Diyor ki:
"Özal, Irak'lı Kürtler'le federasyon kurmayı istiyordu. Talabani ve Barzani'ye federasyon talebinde bulunmuş, onlar da kabul etmişti."
...Ve ekliyor:
"Bu şimdi bir hayal."
***
Bir şey daha söylüyor:
"Talabani ve Barzani Özal'ın zehirlendiğine inanıyor."
***
Bu açıklama 11 gün önce yazdığımız "1993'ün karanlık olayları"nı aydınlatma zorunluluğunu bir kez daha gündeme getiriyor.
Neydi o karanlık olaylar?
"Kürt sorunu"na köklü çözüm için kafa yoran "çok önemli" birçok kişinin aynı yıl yaşamını kaybetmesi.
Özal'ın 1993'te ölmesi.
Öyle ki, bırakın Talabani ve Barzani'yi, Semra Özal ve Ahmet Özal bile "zehirlenme"den söz ediyor.
Hatta Ahmet Özal, babasının ölümünü aydınlatmak üzere Meclis'te bir Araştırma Komisyonu kurulmasını istemişti.
***
Şimdi bir kez daha hatırlatma zamanı.
Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis de aynı yıl esrarengiz bir helikopter kazasında öldü.
Kimdi Orgeneral Eşref Bitlis?
Kuzey Irak'lı yöneticilerle Kürt sorununun kökten çözümü için görüşen bir asker.
Özal'la birlikte çalışan, değerli bir komutan.
Ölümüyle ilgili "sır perdesi" aralanamadı.
Helikopterin düşüşü "kaza" mıydı "sabotaj" mı?
Hala tartışılıyor.
***
Bölge halkıyla çok iyi diyalog kuran bir başka asker:
Diyarbakır Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Bahtiyar Aydın.
"Bölücü terör"den beslenenler, onun bölgedeki halkla iyi ilişkisinden rahatsız oldu.
Lice'deki çatışmada şehit düştü.
***
Şimdi düşünelim:
Türkiye'nin çok kritik bir hamle yaparak bölgede üstünlüğü ele geçireceği, terörü kökten kurutacağı bir dönemde ardı ardına inanılmaz olaylar oluyor.
Bu projenin başında yer alanlar ölüyor.
...Ve o yıl, ülkeyi olduğu noktadan geriye götürmek, kaosa sürüklemek, karıştırmak, panik yaratmak için çok önemli olaylar ardı ardına patlak veriyor.
Uğur Mumcu suikasti, 33 erin şehit edilmesi, Güneydoğu'daki birçok ilde aynı anda gerçekleşen PKK saldırıları ve Madımak olayı gibi.
Tabi bu olaylardan sonra, Kuzey Irak'ı Türkiye'nin kontrolü altına alacak bir projeyi bırakın gündeme getirmek, akla getirmek bile imkansız hale geliyor.
...Ve bölücü terörden medet uman iç ve dış çevrelerin tümü rahat bir nefes alarak yollarına devam ediyor.
***
Petrol açısından Kuzey Irak'ın önemli bir zenginliğe sahip olduğunu bir tarafa bırakalım.
Bugün yanıt verilmesi gereken iki soru var:
1- Kuzey Irak Amerika'nın değil de Türkiye'nin kontrolünde olsa daha mı kötü olurdu?
2- Kuzey Irak'ın kontrolü ile birlikte Kerkük'teki Türkmenler'in hayatı da garanti altına alınmış olmaz mıydı?