Her daim neşe içinde olduğum spor salonunda geçen pazar koşu bandındaki sporumu yutkunarak bitirdim. Neden mi? Ayşe Arman'ın babasının vefatı üzerine kaleme aldığı yazıyı okuduğum için...
Babasıyla ilişkisi bana öyle tanıdık, öyle yakın geldi ki... Çünkü benim babam da onunki gibi Adana'lı; Ayşe Arman'ın deyimiyle "esmer Çukuro valı bir ten".
O, babasının kalp krizi geçirerek aniden ölüm haberini aldığı günün sabahı rüyasında babasıyla konuşmuş, ama gerçek hayatta onunla son kez konuşamamış. "Keşke arasaydım, son kez sesini duyabilseydim" diyordu. Bunun üzüntüsünü yaşıyordu.
Şimdi onun kaleminden babasını öğrenelim:
"Babam, hayatım boyunca duygularımı ifade edemediğimdi, kafasından neler geçtiğini bilemediğimdi, soramadığımdı...
Babama hiçbir zaman doyasıya sarılamadım bile, belki çok küçükken, çünkü babamın görülmez duvarları vardı, hoşlanmazdı ona dokunulmasından, sarılınmasından...
Ve o çok sevdiğin insan, baban, sen onu tam olarak tanıyamadan gitmiş... Annemle ne kadar açık idiysem, babamla o kadar karmaşık, kapalı bir ilişkimiz vardı. İşte bir kere daha, her şeyi o beni onaylasın diye yaptığım adamın karşısındayım. (ama rüyasında, gerçekte yaşanamamış ne yazık ki...)
Babam dünyanın en inat adamıdır. Onun gururu, onuru, kendi doğruları, prensipleri her şeyden önemlidir. Nesli tükenen o müthiş, eski adamlar gibidir. Benim babam hayat boyu kimseye gebe kalmamıştır. Eğilip, bükülmemiştir. Sevmediği insanlarla görüşmemiştir, affetmemesi gerektiğine inanıyorsa, affetmemiştir, hayatı boyunca istemediği hiçbir şeyi yapmamış, istemediği hiçbir yere gitmemiştir.
Tuhaftı, biraz da ters, nevi şahsına münhasır..."
Sevgili dostlar, Ayşe Arman'ın babası için yazdığı bu cümlelerin tek kelimesini bile değiştirmiyorum! Çünkü benim babam da aynısı! Ve ikisinin adı da Mehmet!
Baba, okurken ağlayabilirsin dikkat!
Sevgili Ayşe Arman'ın acısını paylaşıyor, ona ve ailesine baş sağlığı diliyorum. Yazdıkları beni çok duygulandırdı. Düşündürttü. Çok şükür sağ olan babama buradan birkaç satır da olsa ulaşabilmemi sağladı. Bu gibi anlarda burcumun (Balık) özelliği ortaya çıkıyor ve ağlamaklı oluyorum.
Şu an bile babama hayat boyu söyleyemediklerimi hala karşısına oturup yüzüne söyleyemediğimi anlıyor ve yazarak aşmaya çalışıyorum... izninizle.
Evet, benim babam da; duygularını belli etmeyen, az konuşan, görünmez duvarları olan, iletişime kapalı bir erkek. Eskiden aniden sinirlenip evde terör estirirdi; şimdilerde, yaşının ilerlemesiyle birlikte, daha sakin...
Son yıllarda eskiye göre daha rahat konuşabiliyoruz, ama konular sınırlı; iş, kariyer, siyaset, ekonomi, güncel konular... Özel hayatla ilgili konular asla konuşulmuyor. Benim bir erkek arkadaşım var mı? Beni üzen bir erkek oldu mu? Evliliği ve çocuk yapmayı düşünüyor muyum?
İstemez miyim ben de babama danışayım, "Baba, bu çocuk bana böyle yaptı, bu beni şöyle üzdü, şu bana çok aşık, bununla ilgili hislerim öyle..." Hep annemle, teyzelerimle, halamla, kuzenlerimle paylaşıyorum. Erkek milletini en iyi anlatacak kişi, babalarımız, ile konunun yakınından uzağından geçemiyoruz.
Kızkardeşim ve ben onun iki kızıyız. "Kız babası olmak zor" derler. Belki de... Arkadaşlarım babalarıyla rahatça konuşurlarken, erkek arkadaşlarıyla tanıştırırken ağzım açık, şaşırarak onları izlerdim. Bizde "erkek sinek" lafı duyulmaz. Bırakın erkekleri konuşmayı, babam bizi sokağa çıkarmazdı. Her şey yasaktı.
Yasaklar ne sonuç getirdi peki? Aklına eseni yapan, kararlı, başına buyruk, meraklı, kendini ispatlamaya çalışan, özgürlüğünü her şeyin üstünden tutan gazeteciyazar Ece Vahapoğlu'nu... Bunun için de babamın hakkını ödeyemem, laf aramızda.