Bayram tatilini iyi değerlendirerek başka bir kıtaya uçtum; Amerika'ya. Hem orada bazı işleri halletmek hem de buradan biraz uzaklaşmak adına faydalı bir süreç oldu. Tabii küresel ekonomik krizin merkezine gidince son gelişmeleri gözlemlememek imkansızdı. Geçen hafta ilk önce Illinois Valisi Blagojevich'in Obama'nın boşalan senato koltuğunu yolsuzlukla satma girişimi, ardından Nasdaq'ın eski Başkanı, bir Wall Street efsanesi olan Bernard Madoff'un saadet zinciri vurgunu...
Bunlar sadece bildiklerimiz... Kimbilir dünyada daha neler dönüyordur? Mesela, ABD'deyken ilginç bir şey öğrendim; Chicago'da valilik yapmış 8 kişinin 4'ü hapishanedeymiş.
Orana bakar mısınız? Koltuk sevdası, güç tutkusu, para hevesi insanları ne küçük durumlara sokuyor. Bir insanın karakteri yeterince sağlam değilse, sonradan gelen para, şöhret veya güç o şahsı bozabiliyor. Yıllarca edindiği güven algısı bir günde yok olabiliyor.
***
70 yaşındaki Bernard Madoff, iyi bir isimdi.
O kadar güvenilirdi ki, arkadaşları ve hatta resmi kurumlar bile ona milyonlarca paralarını yatırmakta sakınca görmediler.
Bırakın kişisel paralarını yatırmayı, adı sanı belli büyük kurumlar bile risk altında.
'Hedge fon' denilen, yüksek riskli yatırım fonları, bugün dünyanın her köşesinde ilgi çekiyor; parası olanın ağzını sulandırıyor.
Ancak Madoff'un toplamda 50 milyar dolarlık vurgunu, insanların açlığının ve hırsının geldiği noktayı daha da net gösteriyor.
Hep daha çok, daha çok... Nereye kadar? New York'ta yeni kitabımla ilgili görüşmeler yaptığım oldukça güçlü insanlar tesadüfen Madoff'a para yatıran kurbanzedelerin arkadaşlarıydı. Yanımdaki adamın telefonu çalıyor; bir arkadaşı aile servetinden 65 milyon dolar kaybetmiş. Az sonra bir başka telefon, 7 milyon dolar kaptıran biri.
Üzerinden şoku atlatamamış bir başka işadamı arıyor, 400 milyon dolarını Madoff yüzünden kaybetmiş.
Milyon dolarları sanki cüzdandaki herhangi bir para gibi duyunca, kendi adıma şaşkınlığım daha da arttı. Ve düşündüm.
Ben dolar ile aldığım konut kredimi ödemek için her gün kurları takip ederken, adamlar orada milyonlarca dolarlarının peşinde. Elbette herkesin bütçesi kendine ama insan sorgulamadan edemiyor.
Önce adamların haline üzülmüştüm; bir sabah kalkıyorsun ve 20 milyon doların buhar olup gitmiş. Ama sonra New York'un en şık restoranlarından Cipriani'de yan masamdaki Madoff'a 7 milyon dolar kaptırmış bir adamın gülerek şarap kadehini yanındaki ünlü avukata tokuşturduğuna şahit olunca, 'aç değil, sokakta değil' diyorum. Artan paralarını biraz daha artırmak için bir risk almış ve banka yerine bu adama teslim etmiş. Bana söyleyecek pek bir şey kalmıyor bu durumda.
***
Tüm bu olan bitenlerden çıkardığım tek ders; dünyada etiğin kalmadığı. Ne iş dünyasında, ne siyasette, ne medyada, ne de insan ilişkilerinde. Etik yok! Eskiden, bir 'yalan' evlilikleri bitirirdi.
Japonlar işledikleri bir suçun cezasını kendileri vererek harakiri yoluyla intihar ederlerdi. Şimdi, 'yalan' gündelik hayatın bir parçası... İş dünyasında da, politikada da, ikili ilişkilerde de... Herkes hırslı, herkes aç, herkes doyumsuz. "Hep bana" diyenleri gördükçe çok üzülüyorum...