Hatırlayın. Beşiktaş'ta teknik direktör MirceaLucescu'nun tercümanlığını yapan CanKoro vardı zamanında. Hani bir gece vakti bar çıkışında tatsız bir olay yaşanmış, bir meslektaşımızı darp ettiği için görevden alınmıştı. PascalNouma'nın yakın arkadaşıydı, birlikte gezer tozarken fotoğrafları da çıkardı hani.
KÜSMÜŞTÜMAMA Gazeteciye sert yaptı diye çok kızıp çok eleştirmiş hatta bir süre küsmüştüm ona. Sonra çok evveli yıllara dayanan dostluğumuza binaen yumuşatmıştım tavrımı. Can tek bir olayla üstü çizilmeyecek, dostluğundan vazgeçilmeyecek bir adamdı çünkü. Ve 30 yıllık arkadaşım CanKoro 48 yaşında bir adamken öldü geçenlerde. 3 gün ses seda çıkmayınca meraklanıp eve gelenler olmuş. Sonra kapı açtırılmış ve ölü bulmuşlar genç adamı. Kalp krizi diyorlar da şüphem var. Kırıla kırıla kalbi mi kalmıştı ki bu delikanlının diye düşünüyorum. Muhtemelen o gece yine isyan, yine iç yangını, sevda azabı yaşadı ve zaten kırılgan olan bedeni tükendi gece vakti.
DÖRTNALA Ağrılargeceartardenirde acılar da öyle değil mi sanki? Hüzünler, sevinçler, arzular, " dörtnalasevişmeler ", terlemeler, dolmalar, boşalmalar, doruklar? Gecenin kucakladığı ne kadar da duygu var değil mi? Genç adam kendi payına bütün bu öbeklenmelerin altında kaldı, manen ezildi sonunda. Paris'i İstanbul gibi yaşayan, İstanbul'u Paris gibi soluyan kendine özgü bir insan yitti gitti aramızdan. Sessiz, sitemsiz, art niyetsiz çekti gitti. Nur içinde yatsın. Güle güle Can kardeşim.