Adana'da Yılmaz Güney'i çok daha coşkuyla anacaklarmış bu yıl. Sinema Sanatına olan katkısını ünlü oyuncular, senaristler, yönetmenler anlatacak, sosyologlar toplumda "yeganelik" sıfatına ulaşmasının ardındaki nedenleri yorumlayacakmış.
Okuyunca Yılmaz Güney ustayla ilgili anılar canlandı kafamda. 1979 yılıydı. Bir süre Vatan gazetesinde birlikte çalıştığımız gazeteci şair yazar Nihat Behram aradı. "Sana bir sürprizim var. Çok önemli ve sürpriz bir yere götüreceğim seni. Ama fotoğraf makinelerini al yanına mutlaka" dedi.
NASIL YANİ?..
Sonra buluştuk, Kabataş'tan vapura bindik ve Üsküdar'a geçtik. Bir taksiye atladık ve Zeynep Kamil yokuşuna doğru yol almaya başladık. Nihat Abi çatlattı, söylemedi son ana kadar. Sonra çocukluk yıllarımdan zaten her metrekaresine aşina olduğum bir mahalleyi, Sokullu tarafını tarifledi şoföre. Geldik ve Toptaşı Cezaevi'nin önünde durduk. 'İçeri gireceğiz' dedi.
Şaşırdım. Boynumda fotoğraf makinelerimle elimi kolumu sallayıp nasıl girecektim ki? Meğer daha önceden izinler alınmış. Sonra neler mi oldu. Az aşağıya yazdım okuyun hele.