
Derslerim iyi de hal ve gidişim kötü diye Pertevnial Lisesi'nden
Bilir Kolej'e postalanmıştım lise 2'de.
Kafa dengi hergelelerden oluşmuş bir
eküriyi kurmamız da çok sürmediydi. Bir gün son dersten çıkışta bağırtı çağırtılar duyduk koştuk koridora.
20'li yaşlarda sivil iki abi filmlerdeki gibi dövüşmekteydi.
İkisi de boylu boslu ve sağlam dövüşçü . Sonra erkek hocalar filan koştu ayırdı. Biri kolej sahibinin oğlu ve okulun son dönem mezunlarından
Sedat Bilir, diğeri ise yine mezun ağabeylerden
Yaman Okay'mış...
PALAZLANAN DOSTLUK Mektep binasının karşısında eczane var. Oradan gidip pamuk, tentürdiyot filan alıp geliyor bir kız arkadaşımız. Kanayan kaşına dokunmaya kimsenin eli gitmediğinden
acemi sıhhiyecilik üstüme kalıyor ve ben temizliyorum Yaman Ağabey'in kaşını gözünü.
Orada o gün temeli atılan bu
abi-kardeşlik yıl içinde bize tiyatro hocalığı yapması ve tesadüfen onun yetiştiği Bakırköy semtine taşınmamızla iyice palazlanıyor.
ÇOKTAN Aradan yıllar geçi yor. O kadar çok şey, o kadar çok ilişki değişiyor, ama
Yaman Ağabey'le hep kesişen yolların itici gücü dostluğumuzu her merhalede daha da katlayıp büyütüyor. Ben kendi halinde genç bir gazeteci, o ise önce
AST'ın (Ankara Sanat Tiyatrosu), sonra da önemli filmlerin ve etkinliklerin sayılıp sevilen aktörü ve adamı olmuş çoktan.
Sonra hem folklorculuktan hem de kardeş gazetelerdeki haber ve söyleşilerinden tanıyıp merhabalaştığımız
Meral'le sıkı bir aşk yaşıyor
Yaman Ağabey. Evlendiklerinde ise oğlan bizim kız bizim, abi ve yenge bizim durumu hasıl oluyor ohhh!..
GÜN OLUR Ve bir gün bir dağ yıkılıyor sanki yüreklerimizde. Bütün zamanların en sıkı adamlarından, en kuvvetli oyuncularından biri olan
Yaman Ağabey bir dağ gibi yıkılıyor içimizin yangın ormanlarına. Allah'ın belası bir hastalık onu koparıp alıyor yaşamdan... İçinde sevda mayalanmış koca yüreğini vakarla taşıyan o genç kadın, o
Meral Okay ise yiten eşinin ardından; "
Bir ölüye şık olarak yaşıyor" bunca zamanı...