Yıldırım Demirören, önceki gün kendi sesinden inleyen nağmeleri okudu. "Hakkımızı yediler..." "1987'den beri..."
***
1986'yı bu ülkenin kayıtlarından silemezsiniz. O yıl futbolun taş plaklarında Semra Özal'ın "Arım balım peteğim" şarkısı çalıyordu.
Hakemler de, Beşiktaş'ın rakiplerinin hakkını çalıyordu.
Yıldırım Demirören'in, 20 yıl içinde Beşiktaş'ın hakkının yenmesine yönelik örneklemelerinde haklılık payı çok.
Ama bu ülkede hak yiyen büyükler listesinde, Beşiktaş'ın adı da var.
O yüzden örneklemeleri koyarken, terazilere günahları da koyalım.
2003 yılındaki şampiyonluğun özetini, en güzel Sinan Engin açıklamadı mı? "Konuşursam, taraftar utanır."
***
Ülkenin meselesi, şampiyon olmak için, saha içinden çok, saha dışında mücadele verilmesidir.
Ve bu mücadelenin, hem taraftarlar, hem başkanlar, hem de medya tarafından destek görmesi şaşırtıcıdır.
Çamur deryası berbat bir alışkanlığa dönüşmüştür. Şifre sözcük, hakemdir
***
Belki ciddiye alınmamıştır ama FİFA kokartına sahip olup, "En az 50 anlaşmalı maç yönettiğini" resmen açıklayıp kitap haline getiren hakem ülkemizden çıkmıştır. İhsan Türe...
Kitabın adı, "Tanrının Küçük Oğlu." Nice Avrupa maçında, kulüplerle ilişkilerini, aldığı armağanları belirtmiştir.
Sunulan kadınlardan...
"Chicken" diyeceğine, "kitchen" deyip, tavuk beklerken, kendisine mutfağı getirenlere kadar...
İhsan Türe, Türk hakemliğinin baş oyuncularından biridir.
Böylesine adaletsiz bir ülkede, eşi benzeri yok mudur sanıyorsunuz?
***
Bu ülkede hakemler, kulüp başkanları ve yöneticiler, haklarındaki suçlamaları "ikişer kişilik" kabul etmedikçe...
Ve toplum onları böyle kabul ettikçe...
Hiçbir şeyi sorgulamanın anlamı yoktur.
***
Çünkü böyle hakemler, federasyon ve yöneticiler insanlara kötü görünüyor da, hala varolmayı sürdürüyorsa...
Onlardan şikayet edilen bütün kötülüklerin karşılığı toplumda mevcuttur.
Yani her toplumun kendilerine layık bir yönetim biçimi vardır.
Anlayacağınız herkes sırasını bekler.
***
Gerisi uzun hikaye...
Gerisi inleyen nağmeler.