Merhaba Hakkı Baba...
Yaşamak güzel şey biliyorsun.
Ben öldüm ama geçmişim ölmedi.
Zaman zaman anılara yaslanıyorum.
Kendimi unutarak yaşamayı da bir türlü beceremiyorum.
Fani dünyanın çekim kuvveti öylesine güçlü ki... Yeniden doğmayı bekliyoruz.
Ben ve arkadaşlarım...
***
Geçen hafta Sait Faik Abasıyanık'a rastladım. Yine bir şeyler yazıyordu.
Burgazada'yı, Son Kuşlar'ı...
Sana selam söyledi...
***
Günler bazen çok hareketli geçiyor.
Delikli peynirlerin arasında, farelerle saklambaç oynuyoruz. Göktaşlarını kaydırıyoruz, denizlerin üzerinde.
Kuyrukluyıldızın kuyruğuna teneke bağlıyoruz.
Ve bazen de annesini özleyen çocuklar korosu olarak...
Meleklerden gizli gizli ağlıyoruz.
***
Nedense bu mektubumda haberlerim hüzünlü. Cennette bütün çocukların "bezden anneleri" var.
Kendimize bir bahçe yaptık, adını da "Yetim çocuklar bahçesi" koyduk.
Sabahları gülleri deriyoruz.
Akşamları çimenlerin üzerine hasretimizi seriyoruz.
***
Kuşlara piyano çalmayı öğrettim.
Onlar da bana kendi dillerini öğretiyor.
***
Baharı özlemiştim de, geçen akşam mayıs ayının kapısını çaldım, Aralık açtı.
Zamansız esen kader rüzgarına binip, sabaha kadar dolaştım.
***
21 Aralık'ta sabah yıldızının oğluyla, akşam güneşinin kızının düğünü vardı.
Uzun bir geceydi. Peri masalları gibi...
***
Yaşlanmış pamuklardan, ekonomik kriz topu yaptık. Yakan top oynuyoruz da, hepimize teğet geçiyor.
Çok gülüyoruz.
***
Kendine iyi bak Hakkı Baba...
Ne kadar bakılıyorsa...