Karadeniz gezisinden dönüşte Trabzon'da durdum dinlendim acuk. Sonra da "Bu kış daha da bir zorlu geçiyor" denen Erzurum'a seğirttim. Orada epey bir kolaçan ettim durumları. Kars yoluna saptıktan yarım saat sonra Pasinler'e ulaşmak mümkün. Tabii kar, yağmur ya da sel suları yolu yutup kesmediyse. Şükür ki Karayolları gayet iyi çalışıyor da yol açık. Dağlar, ormanlar, beyazlamış meralar arasından süzülerek Pasinler'e doğru ilerliyoruz bizde.
SIRA KİMDE Yolda renkli çadırlar ilişiyor gözümüze. Onlar Abdallarmış meğer. Adana, Osmaniye, Kahramanmaraş esas yerleriymiş ama mevsime göre göçer, seyyar satıcılık, pazarcılık, bohçacılık yaparlarmış. Bu Abdal kabilesinin büyükleri hiç okula gitmemiş küçükken. Şimdi de mektep yüzü görmeme, okulla, öğretmenle, alfabeyle tanışmama sırası çocuklardaymış. Kızların çoğu aslında çok istiyormuş okumayı.
DAYAK VAR Ama büyükler korkutuyormuş onları. "Okula gidene öğretmen dayak atar, ceza verir" diyorlarmış. Yolda kaçırılacaklarını, organ mafyasına yem olacaklarını bile düşünen var. Yine de cesur davranıp, okumak için "tutturanlar", ailelerinden tepki görüyormuş. "Bizim 1 ayımız şuradaysa 3 ayımız öbür yerde. Siz nerede, nasıl okuyacaksınız?" diyormuş ebeveynleri. Üzüldüm tabii. Lakin elden ne gelir, yüzyıllardır devam eden gelenekleri, töreleri gözlerini kör etmiş, değişen dünyayı hayatı göremez olmuşlar. Çocukların da gözlerine mil çeker gibi onları da kendileri gibi yaşatıyorlar.