Barlarda cinayetler işleniyor, insanlar ölüyor, yaralanıyor. Bazen de kavgalar, ağız, burun, kafa kırılmaları çöküyor mekanlara.
Nedenlere bakıyoruz ille bir şeyler var. Haraç alma-verme, ürkütme, korkutma, kıskançlık şu bu görünen sebepler. Oysa işin derini daha bir başka. Neticeten bu mekanlar eğlence yerleri olarak da tanımlanmakta. İşin kötüsü şu ki biz millet olarak bu tarz eğlencelere teşne değiliz. Yani tanımadık bir dolu insanla aynı ortamda bulunmak potansiyel bir hadise mahalli durumuna getirir gittiğimiz yeri. Hele de yanımızda eşimiz, sevgilimiz, ailemiz filan da varsa arıza çıkarmaya hazır vaziyette beklememiz farzdır.
ANALİZ BAŞLASIN
Aslında eğlenmesini bilen insanlar olmadığımız bile söylenebilir. Sadece barlarda değil, düğünlerde, nişanlarda, lokantalar, restoranlar, gazinolarda da durum aynı.
Oralarda olmamızın ana amacı eğlenmekten çok eğleşmek, eğleşirken de çevreye kesik atmak, hava basmak, tarama yapmak, dedikodu malzemesi toparlamak, el alemi kontrol altında tutmaktır.
Ben bu işi daha içten kurcalamaya kararlıyım. Bu yazıyı burada kesip hemen teklif vereceğim Fikret müdüre.
"Eğlence dünyasını ameliyat masasına yatıralım mı müdürüm" diyeceğim. Bakalım mekan sahipleri, müdavimleri, müşterileri, eğlendiricileri, şefleri, garsonları, korumaları, komileri, vestiyerleri neler neler neler anlatacak bize.