Şöhret travması, bir ülkenin sonunu hazırlar. Kültürü yok eder. Kaliteye ve bilgiye yönelmenin önünü keser.
Sohbetler anlamını yitirir ve amaç sadece kendilerinden bahsettirmek üzerine kurulu bir sisteme dönüşür.
Bizdeki televizyonların, sadece güzel olduğu için kadınlara, sadece tahrik ettiği için, mesleğin seçilmiş adamlarına ihtiyaç duyması bu yüzdendir.
***
Önceki akşam kanalın birinde, Mazhar Alanson vardı, Pelin Batu ve Cem Mumcu adlı bir psikiyatr vardı.
Beş yıldızlı kışkırtıcılığın sohbeti...
Pelin Batu'nun yerinde olması gereken nice kültürlü kadın, kim bilir nasıl bir hayat kavgasındaydı o sıra.
Psikiyatr olmakla, her şeyi bildiğini sanmak arasındaki çizgide Cem Mumcu diye biri vardı da, belki de onun bir psikiyatra ihtiyacı vardı.
***
Süslü püslü oturan bir kadınla, Mazhar Alanson'a "Eşinize aşığım" diyen bir psikiyatr ile ne konuşulabilirse, Mazhar onu konuştu.
İnsanları tahrik edip, tahrip etmekle geçinen zihniyetlere susmak gerekmez! Mazhar Alanson'un tavrı, birikenlerin patlamasıdır.
***
Akşamlar böyle de, sabahlar farklı mı? Sabah programlarını izleyin.
İnsanların yoksulluklarını, sefaletini sömüren kadınları...
Onlara itibar gösterenlerin, bu ülkenin insanına nasıl bir öğretmen sunduklarını söylemeye gerek var mı?
***
Televizyonların bu ülkenin insanlarından neler aldığını, toplumun değişen yüzünde görebilirsiniz.
Bu insanlara, kurumuş dere yataklarında, ona buna taş atarak geçinmeyi de, televizyonlar öğretti.
Sevgisizliği ve nefreti de...
***
İnsanlar dışardan gelecek düşmanı beklerken, kapılarını iki kere sürgülüyor.
Oysa ailemizin de, geleneklerimizin de tek düşmanı televizyonlardır.
Ve onlar evlerin içindedir.