Otlukbeli Savaşı'nı hatırlamıyorum. Sırpsındığı, Mohaç, Kadeş ve daha bin yığın savaşın adı var, "neydi-ne olduydu"su yok belleğimde.
Akarsularımızın debi ve rejimi, Kuzey Karadeniz'in bitki örtüsü, kent nüfusları, 1. çeşit kaldıraçlar, OM kanunları, Redokslar, gazlar, bazlar, asitler hepten muamma. Karekök nasıl alınırdı, piramidin alanı nasıl hesaplanır, ikizkenar üçgenden mülhem 10 türlü teorem nasıl açıklanırdı hatırlıyorsam kahrolayım.
SİTEM
Yine de küfredip, öfkeyle yad etmiyorum lise yıllarını. Beynimize ölü kıçına pamuk tıkar gibi lüzumu gayetle müphem bilgi (!) kırıntıları depolatmalarına şikayetim sitem düzeyinde anca.
O yıllara değin tek hüzün verici, asap bozucu, can incitici şeyler sevgi sevda üzerine. Onca kallavi ve fuzuli mevzuu belletmek için onca beynimizi yediniz de aralarına birazcık sevgi parçası atmak gelmedi mi aklınıza sevgili "örtmenlerim."
AYIP GÜNAH YASAK
Saf aşklarımızı, masum yavuklanışlarımızı, el ele tutuşmalarımızı, naif yazışmalarımızı, billur yakınlaşmalarımızı hep idareye bildirdiniz, hep kurullarda tartıştınız, hep ayıp, günah, yasak saydınız.
Şimdi şu halimize bakın da iftihar edin. Ne doğru dürüst sevmeyi sevişmeyi biliyoruz ne de Sırpsındığı Savaşı'nı. Peeeh!..