Günün adamı Hüseyin Üzmez. Geçen gün hayatı yoğun geçen bir arkadaşım o kadar çok onu görüyormuş ki "Bu adam ne yaptı yahu bu kadar meşhur?" deyiverdi. O bu soruyu sorunca günlerdir kafamın içinde dolaşan soru cevabını "şak" diye buldu. Tahliye kararı verilmesi sonrası kanal kanal dolaşmasını, her önüne gelene konuşmasını anlayamamıştım. İnsanda bir ar, haya, utanma olur Belki suçsuzsun, belki iftiraya uğradın, diyelim ki masumsun... İyi de tahliye olur olmaz geçmiş çapkınlıklarından, cinsel konulardan ulu orta bahsetmekten hiç mi yüzün kızarmaz? 76 yaşında bir adam olarak 14 yaşında bir kıza tacizle ilgili adın ortalarda dolaşıyor ve sen sanki olimpiyatta şampiyon olmuş gibi medyada boy gösterip pişkin konuşmalar yapıyorsun. Neden? İşte sorunun cevabı, "Bu adam ne yaptı da bu kadar çok her yerde?" sorusunda yatıyor. Hüseyin Üzmez "Şöhreti seviyor", gündemde olmaktan haz alıyor. Yıllar önce Ahmet Emin Yalman'ı vurması da bunu gösteriyor. Gürültü çıkarmaya, dikkat çekmeye bayılıyor. Hani yeni kaset çıkaracak şarkıcılar olur ya... Hani ona müzikal becerisi yetersiz yapımcıları ve menajerleri medyada gündeme gelmek için bazı tüyolar verir ya... Hani hatta parayla manken kiralayıp "Aşk yaşıyorlar" dedikodularıyla magazin sayfalarında yer almayı müzikal başarı için şart görüyorlar ya... Sevgili dostum Bekir Hazar bu konuda her gün pek çok örnekler veriyor ya... İşte Hüseyin Üzmez bu acemi şarkıcılar gibi... Gündemde olmak için, tanınmak ve toplum tarafından bilinmek için "her yolu mübah gören bir kişilik"... Konu küçük bir çocuğa cinsel taciz de olabilir, "İslami bir tartışma mevzuu da"... Hüseyin Üzmez için hiçbir şey fark etmez... Zaman zaman çıktığı televizyon programlarındaki genel duruşu da aynen öyle; herhangi bir uzmanlık konusu olmasına gerek yok, ekranlara hiç hayır dediği vaki değil... O nedenle bugüne kadar ona değer veren kitlelerde inanılmaz bir hayal kırıklığı var... Neresinden tutarsanız elinizde kalıyor. Adam bir kere cinsel tacizden suçlanıyor... Üstelik küçük bir kız çocuğuna... Yetmezmiş gibi cezaevinden çıkınca sessizliğe bürünüp, biraz olsun utanma emaresi göstererek mahkeme sonucunu bekleyeceğine her yerde ve ulu orta konuşuyor... Cümlelerinin arasında "çapkınlık, kızlık zarı diktirme, nefsine ve şeytana yenilme" gibi zaten suçlandığı konularda kendisine gol atacak pek çok kelime cirit atıyor. Aklı başında bir kişinin, hele yazarlık yapan ve ucundan kıyısından iletişimden haberdar olan bir insanın bodoslama böyle tam orta yerden dalmasının "şöhret budalalığından" başka bir açıklaması yok. Bence Vakit gazetesi onu zaman kaybetmeden bir psikoloğa havale etmeli. "Vakit gazetesi yazarı Hüseyin Üzmez" diye başlayan cümleler, o her konuştuğunda artarak devam ederken gazetenin bu konuda yazarını susturmaması ise başlı başına bir acayiplik... Yarın herkes davanın nasıl sonuçlandığını bile unutacak ama toplumsal hafızada "Vakit'ten Hüseyin Üzmez" figürü uzun yıllar yaşayacaktır. Yoksa Serdar Arseven'in yazdığı gibi "Suçu işleyen bendense savunurum, karşı tarafın söylediklerine inanmam" tavrı sürüyor mu? Öyleyse şu soruyu sorma vaktidir; "Bu davadaki küçük kız sizin ya da yakınlarınızdan birinin olsaydı yine de adli tıbbı ve Hüseyin Üzmez'i savunur muydunuz?" Unutmayın bazen susmak da "dilsiz şeytanlıktır"...