Bazılarının en çok istediği final bu; IMF'nin önünde diz çökmüş bir Türkiye... Hadi Başbakan siyasi kaygılarla, yaklaşan yerel seçimleri düşünerek IMF reçetelerine sıcak bakmıyor. Ama henüz mürekkebi kuramayan yazılarda bağımsızlığı ve hükümete kafa tutmasıyla destek verilen Merkez Bankası ve onun başkanının sözleri neden ciddiye alınmaz? Her ikisi de diyor ki, "Anlaşabiliriz ama şartları biz belirleriz", dediklerinde o birilerinin başında gelen Deniz Baykal, "Tıpış tıpış gidip imzalayacaklar" diye bıyık altı gülümsemesiyle yaptığı hinliğin tadını çıkarıyor. Anlaşılıyor ki Türkiye'nin genel çıkarları, başını dik tutması, ayakta kalması Deniz Baykal başta olmak üzere bazılarını gerçekten mutsuz ediyor. Oysa IMF ile anlaşma imzalansa meydanlara dökülecek ilk isim Deniz Baykal olacak; "Gördünüz mü, ülkeyi idare edemeyip yine IMF'ye mahkum ettiler" diye bas bas bağıracak. Yine onun izinden giden bazıları da köşelerinden, programlarından Türkiye'nin ne kadar kötü yönetildiğinden dem vurup yine IMF'nin kontrolörlüğüne nasıl ihtiyaç duyduğumuzu ballandıra ballandıra anlatacaklar.
FELAKETTELLALLIĞI Fransız Le Monde gazetesinin yayınlanmayan nüshasındanmış gibi alıntı yaptıkları internet sitesindeki saçma sapan bir yoruma bakıp, "Türkiye felakete koşuyor" tellallığını yapmaktaki gönüllülükleri gerçekten şaşırtıcı ve ibretlik. Aynı şekilde artık Türkiye düşmanlığı tescillenmiş kıytırık Washington Times gazetesindeki habere atıf yapıp, "Deusthce Bank Türkiye'nin 90 milyar dolara ihtiyacı olduğunu söylüyor" diye ziller eşliğinde yazmaları da aynı derecede tarihi belge niteliğinde. Kendi Başbakanının söylediklerine inanmayan, kendi Merkez Bankası Başkanının verilerine güvenmeyen bu insanlar ile aynı tabiyatta olduğumuza inanmakta zorlanıyorum. Elin gazetesi senin ülken için aşağılayıcı ve moral bozucu yazı yazdığında sana düşen aslanlar gibi ülkeni savunmak olmalı. O önemsiz açıklamalarını ülkeye yetiştirmek için gösterdiğin gayret kadarını bekliyoruz en azından. Bu ülke büyüktür ve kendi ayaklarının üstünde duracak kapasiteye sahiptir. Üstelik bizimle ilgili yazı yazanlar önce dönüp kendilerine baksınlar. Kendi ülkeleri ekonomik olarak yerle bir oldu, bütün ezberleri bozuldu, bütün öngörüleri iflas etti; ama bizim müstemleke ruhlular hala onların sözlerini kıymetli buluyorlar Bu nasıl bir teslimiyettir! Küçülttüğünüz, böldüğünüz, parçalara ve toplumsal kesimlere ayırdığınız bu ülke artık kabına sığmıyor. Dünyada tüm kartlar yeniden karılıyor, tüm şartlar yeniden yazılıyor, tüm denklemler yeniden kuruluyor. Biz ilk kez dünya nizamı şekillenirken ayakta ve güçlüyüz.