Küresel kriz Avrupa ve Amerika hükümetlerinden ve merkez bankalarından gelen koordineli müdahalelere rağmen derinleşmeye devam ediyor. ABD'de son 2 gündür açıklanan ekonomik verilerin ekonominin resesyonda olduğuna işaret etmesiyle, piyasalar yeniden karıştı. Bankalararası kur 1.5173 seviyesine kadar yükselirken; İMKB 100 Endeksi oldukça kritik kabul ettiğimiz 27.600 düzeylerine kadar geriledi. Faizler de yüzde 21'e yükseldi. Tahminlerimize göre; 2009 yılının ikinci yarısına kadar finansal piyasalardaki çalkantı ve ekonomik yavaşlama devam edecek. Küresel kriz Türkiye'yi 2 önemli kanaldan etkilemekte. Birincisi, ticaret kanalı. Ekonomik yavaşlama en büyük ihracat pazarımız Avrupa'da oldukça yoğun bir şekilde hissediliyor. Türkiye'nin bu bölgeye yaptığı ihracatta da doğal olarak ciddi bir yavaşlama gözleniyor. Bundan 8-9 ay öncesine kadar Türkiye'nin Avrupa'ya yaptığı ihracat toplam ihracatının neredeyse yüzde 58'ini oluşturuyordu. Ağustos ayı itibarıyla bu oran yüzde 42'ye kadar gerilemiş durumda. Avrupa'ya yapılan ihracattaki yavaşlamayı Ortadoğu bölgesine yapılan ihracattaki artış şimdilik bertaraf ediyor. Ancak, Ortadoğu Bölgesi'nin de düşen petrol fiyatlarıyla önümüzdeki aylarda zorlanmaya başlayacağı ve bu bölgeye yapılan ihracatın da olumsuz etkileneceği unutulmamalı. Bir başka ifadeyle; önümüzdeki aylarda ihracat performansımızda kayda değer bir düşüş beklenmeli. Küresel kriz Türkiye'yi finansal kanal üzerinden de ciddi şekilde etkilemekte. Geçmiş yıllarda kamu sektörünün büyük dış borcunu konuşurduk. Ancak son yıllarda kamu kesiminin dış borcunda önemli iyileşme yaşandı. Kamunun dış borcu iyileşirken, özel sektör dış borçlanması çığ gibi arttı. Temmuz ayı itibarıyla, banka dışı özel sektörün dövizdeki açık pozisyonu 91 milyar dolara ulaşmış durumda. Bir başka ifadeyle; özel sektörün döviz cinsi yükümlülükleri, döviz cinsi varlıklarından 91 milyar dolar daha fazla. Kurdaki yükselişin devam etmesi durumunda özel sektörün sıkıntıya düşmesi kaçınılmaz olur. Özel sektörün vadesi gelen döviz yükümlülüklerini karşılayabilmesi için döviz cinsinden kredi bulması gerekiyor. Kredi bulmak da giderek zorlaştı. Çünkü Türk şirketlerinin kredi kaynağı olan Avrupa bankaları küresel krizden büyük yara aldı. Kurdaki son sert yükselişin arkasında, özel sektörün döviz yükümlülüklerini karşılayıp karşılayamayacağı korkusu var. Global ekonomik görünüm giderek bozuluyor. Türkiye'nin IMF ile fazla vakit kaybetmeden ortak bir program içine girmesinde yarar var. IMF ile yapılacak bağlayıcı bir program, ekonomi açısından hem sigorta işlevi görecek hem de Türkiye'ye sıkıştığında kullanabileceği taze dış kaynak sağlayacaktır.