Pazartesi günü dünya piyasaları tek kelimeyle çöktü. Bizde bayram tatili nedeniyle piyasalar öğlen kapanmıştı. İyi ki de bayram var, iyi ki de piyasalar kapalıydı. Çünkü Pazartesi günü dünyanın finans başkenti Wall Street adeta ikinci '11 Eylül'ünü yaşadı. ABD Temsilciler Meclisi'nin, herkesin bel bağladığı ve dünyayı kasıp kavuran kredi krizinden tek kurtuluş yolu olarak gördüğü 700 milyar dolarlık 'topyekün kurtarma planı'nı sürpriz bir şekilde reddetmesiyle, piyasalarda tarihin en büyük panik satışlarından biri yaşandı. Wall Street'teki panik satış hızlı bir şekilde yayıldı ve tüm dünya piyasalarında da benzer boyutta çöküşler yaşandı. Biz şimdilik kapalı olduğumuz için satış dalgasından etkilenmedik. 'Yüzyılın en büyük finansal krizi', kapitalist sistemin bir zamanlar 'altın çocukları'olarak nitelendirilen dev finans kurumlarını 'kağıttan kuleler' gibi devirmeye devam ediyor. Kapitalizmin anavatanı olarak kabul edilen gelişmiş ülkelerde, adeta her gün 'batmasına göz yumulamayacak kadar büyük' bir mali kurum devletleştirilerek iflas etmekten kurtarılıyor. Büyük bir kaos ve güven bunalımı yaşanıyor. Kriz ne yazık ki çok tehlikeli bir boyuta ulaştı. 3 önemli gözlemimiz var... Birincisi; kriz giderek derinleşiyor. 1 hafta öncesine kadar batıklar mevduat toplamayan mali kuruluşlardan, yani yatırım bankalarından, hedge fonlardan ve mortgage şirketlerinden çıkıyordu. Ancak son 1 haftadır mevduat bankaları da sallanmaya başladı. Geçen hafta 2 mevduat bankası devletleştirilerek büyük bir çıkmazın eşiğinden döndürüldüler. ABD'de Washington Mutual, Avrupa'da Fortis Bankası devletleştirilerek olası bir iflastan kurtarıldılar. İkincisi; kriz giderek yaygınlaşıyor. Avrupa'dan batıklar çıkmaya başlaması bunun en güzel örneği. Üçüncüsü; kredi krizi giderek güven krizine dönüşmeye başladı. İşte bu nokta çok önemli. Çünkü güven krizi bilançosu sağlam kurumların dahi kredi imkanlarının kapanmasından dolayı nakit krizine girmelerine ve mali portreleri iyiyken batmalarına yol açabilir. Şu aşamada herkesin odaklanması gereken tek şey, güven krizini çözebilmek. Bunun tek yolu da 'problemlerin önümüzdeki dönemde çözülebileceğine piyasaları ikna edebilecek' büyüklükte bir programın devreye sokulması. İşte, Pazartesi ABD Temsilciler Meclisi'nde reddedilen program bu özelliğe sahipti. Bu kurtarma planının kredi piyasalarındaki sıkışıklığı hemen gidermesi mümkün değil. Ama sistemdeki güven bunalımının sağlıklı kurumların dahi batmasına neden olabilecek boyuta ulaşmasına engel olabilecekti. Ancak, halen karamsar değiliz. Perşembe günü ABD Parlamentosu yeniden toplanıyor. Bu program olmasa bile, bu programın 'piyasalara nefes aldırabilecek' bir versiyonunun Perşembe günü Parlamento'dan onay almasını bekliyoruz. Cuma sabahı Türkiye'de yaşayacaklarımız, Perşembe günü toplanacak ABD Parlamento'suna bağlı.