BU sezon kolay yenilgi kuralını yürürlüğe sokan
Fenerbahçe'de geçen yıl bu zamanlar tebessüm vardı.
Bu yıl hüzün kokuyor...
Her ölüm bir diriliş...
Her yenilginin bir başlangıç olmasını diliyoruz ama.. Bu sezon dileklerimiz bile maya tutmuyor...
***
İlk yarıda roller eşit dağıtılmamıştı.
Onlar başoyuncu, bizimkiler figürandı..
Porto saat gibi işliyordu da,
Fenerbahçeli futbolcular kendi mayınına basıyordu sanki.
Hangi birini anlatalım.
Selçuk ilk çeyrekte dışyarı alınmalıydı.
11. dakikadaki golde
Roberto Carlos'un bir bakışı vardı ki...
Tribündeki taraftarlar ondan daha hareketliydi sanki.
2 dakika sonra bir gol daha ve yine aynı sahne...
***
İlk yarım saatte 5 gol yiyebilirdik.
Orta alan havanda su dövüyordu da,
"Bağdaş kurup otursalar fark etmez" dedim.
Selçuk ve
Maldonado'nun rakip alana sızmaları, ikinci bir emre kadar yasaktı sanki.
Emre sahada yok. 25. dakikada elini beline koyduğu sahnede gördüm ona...
Gole kadar rakip kaleye tek şutumuz bile yok.
Sonra
Alex çıktı sahneye...
Yenilmeyi gururuna yediremeyen adam. Yine kavgaya soyundu...
Arkadaşlarını kendisine benzetmek için çırpındı.
Güiza'nın attığı goldeki aslan payı da
Alex'e ait...
Güiza' nın maç boyu tek vuruşu vardı gol oldu...
Ama son dakikalarında kaçırdığı goldeki resim,
Fenerbahçe'nin kaderini belirleyen çaresizliğin resmi oldu.
Kaçırılan gol, kaybedilen maçın sebebi oluyorsa, atılan golün de hükmü olmuyor.
***
Fenerbahçe'nin ikinci yarıdaki
Porto'yu silip süpürmesi gerekirdi.
Maldonado ve
Emre'nin pasifliği, takımın gizli santrforu
Alex'i orta alana top yapmaya çağırmasa, bu pekala olabilirdi...
Orta alan adam gibi mücadele etse, maçı alıp gitmek hiç zor değildi.
Ama koca
Fenerbahçe, gol atmak için göstermediği özeni, gol yemek için gösterdi.
Gecenin korkakları, üçüncü gole yaldızlı davetiye bastırdı.
***
Gerçekleri inkar edip, yanlışlarında inat edenler, nasılsa kılıfını uydurur.
"Bu acının rövanşı var!"