Maç bitti. Spor adamları, il yarısını başarısız buldukları maçın, son devresini beğendiler. Gelen galibiyet, Milli Takımı da memnun etti, O'na gönül verenleri de. Spor adamları konuştular! Maç esnasında yürekleri ağızlarına geldi, birinci devrede adeta kan süzdüler. İtidali elden bırakmayıp, 60. dakikayı bekleyenlerin, söyledikleri sözler nedeniyle yüzleri kızarmadı. 77. dakikada tamam bu iş dediler, içlerine derin bir Ermenistan havası çekip, Türk sınırlarına doğru bıraktılar. 'Maç bitti, hem de iyi bitti' oldu son cümleleri.
Spor yazarlarının Ermenistan üzerine diyecekleri hitama erdi, sıra 'barış yazarları'na geldi. Epey önce söylemeleri gereken, akıl heybelerinde birikmiş çokça kardeşlik cümleleri olsa gerek. Söyleyip, düşmanlık ekinlerini tarumar edecekler. Yürek tarlalarına çok eskiden ekilmiş kin tohumlarının, artık meyve vermediğini anlatacaklar. Ayrık otlarından temizlemek için iki halkın vicdanını, kalemlerinin namusuna sığınıp, helal terler dökecekler.
Bir kere bu dostluk girişimi gecikmişte olsa, artık onu 'gecikmiş bir girişim' diye anmamak gerekir. Sonra, araya başka sıkıntıları koyup, olması gerekeni, ön şartlarla yıpratmanın kimseye faydası olmaz. Ermenistan'la konuşmak, Azerbaycan'la arasındaki ciddi sorunun akılcı bir çözüme kavuşmasına da yardımcı olabilir. Düşmanca bakmanın bir işe yaramadığını yıllardır görüyoruz. Bir de soykırım meselesi var! Onu, olumlu olumsuz görüş bildirmeden, gerçek tarihçilere bırakmak en doğrusu sanırım. Siyasi sözcüklerin çözüme katkı sağlamadığını, iki tarafın da görmüş olması gerekir. Devlet adamıyla fanatik cahiller arasında, bu kadarcık fark olmamalı mı?
Cumhurbaşkanı Gül, döner dönmez ilk cümle; Ermenistan ziyaretinin verimli ve ileriye yönelik umut vaadeden bir şekilde geçtiğini söyledi. Keşke şu 'ileriye dönük' ifadesini de kullanmamış olsaydı. Hemen şimdi, geçmişte olup bitenden dolayı kin tutma huyumuzdan, iki devlet olarak vazgeçiyoruz diyebilseydi. Biliyorum sorunları çözmek, sorun çıkarmak kadar kolay değil. Bu sözün içerisini doldurmak 'deve kini güdenler'in değil, barışı sevenlerin işi.
Cumhurbaşkanı Gül, açıklamasını; "İkili ilişkilerimizin gelişmesinin önündeki engellerin de karşılıklı diyalog yoluyla ortadan kaldırılmasının sağlanması gerektiği konusunda, Ermenistan tarafı ile görüş birliği içerisinde olduğumuzu gördüm." diyerek bitirdi. Türkiye'nin Başbakan'ı da Ermenistan'la normalleşmemiz gerektiğini açıklıyor. Türkiye'de yaşayan Ermenilerin çok büyük bölümü de, düşmanlıktan bir fayda çıkmayacağını söylüyorlar. Geriye kalıyor bu nefretten nemalananlar! Onların da keyiflerini bekleyecek değiliz.
Siyasetlerini kavgaların ve kapalı kapıların ardına kuran siyasetçilerin, bürokratların ve işadamlarının barış umutlarına zeytin dalı uzatmayacakları belli zaten. Bununla birlikte iki halkın, artık bu numaralara gelmeyeceği de ortaya çıkıyor. Şimdi göreceğiz; bakalım halk mı yaman, statüko mu?