Bal gibi toplumsal baskı var. Şu mahalle baskısı dedikleri var ya, düpedüz gerçek yahu! Rahmetli İnönü'nün genel başkanlığında seçime giren sosyal demokratların, Özal'a karşı yerel seçimlerde kullandıkları slogan vardı ya, 'sizi limon gibi sıkacak!' aynen öyle bir şey bu mahalle baskısı! Tuttu mu bırakmıyor.
Evet haklısınız, ben sabah kuşağında yayınlanan kadın programlarına karşı önyargısı olanlardanım. Milletin gönül tellerini titreterek, merhamet barometrelerinin yükseltilmesine karşıyım. İstismarın her türünden nefret ederim. Hele kavga çıkartarak ilgi toplamaya çalışanları gördüğümde, bakacağım da varsa bakmam o ekrana.
Cuma günü sabah kuşağında beni ekranda gören okuyucu; üşenmemiş, yılmamış dayamış parmakları klavyeye, mail kutumu resmen top atışına tutmuş. Maillerin tasnifini yapmamı isterseniz, Clint Eastwood'un unutulmaz filmi gibiydiler diyebilirim; 'İyi kötü çirkin!' Çok beğenenler, çıktın da ne oldu; 'konuşturmadılar ki' diyenler ve çıkmamalıydıncılar bilmeden bir yarışın içine girmişler anlayacağınız. Bizim mahalle böyle, tek merkezden yönetilenlere benzemiyor değil mi; çok sesli mahalle baskısı korosu.

İSTİSMAR ETMİYOR
Bu durumda benim size, Petek Dinçöz'ün programını anlatmam gerekiyor demektir. Birincisi, benim katıldığım programda sabah kuşağından nefret etmeme sebep olan anlayıştan eser yoktu. Programın, kalabalık konuk kadrosu nedeniyle, biraz curcuna makamında olduğunu kabul etmekle birlikte, istismar üzerine kurgulanmadığını kesin olarak söyleyebilirim.
İkincisi, ben duygusal olana karşı değilim ki, istismarından nefret ediyorum. Programda aynı koltuğu paylaştığımız (ki koltuk üç kişilikti) yılların usta tiyatrocusu, karakter rollerinin yıldızı, Nedim Doğan'ın hastalığı, yalnızlığı ve dostlarının vefasızlığı asla bir kurgudan ibaret değildi. O kadar gerçekti ki, herkesi derinden yaraladı, Petek Dinçöz'ü de ağlattı. Ben, sabah şekerlerinin planlanmış ağlama numaralarından irite oluyorum. Yapılacak tek şeyin ağlamak olduğunu hisseden yüreğin, gözlerden yaş olup akmasına kim ne diyebilir? İnsani olan her şey, spontane geliştiğinde saygıya değerdir.
Petek Dinçöz'ün, 'deli cesareti'ne sahip olduğunu düşünüyorum. Duygularının önüne ne reyting geçebiliyor ne de risk. Vefasızlığıyla nam salmış sanat camiasına, iyi bir dostluk dersi verdi programında. Öyle ki, camianın ekabirleri telefona bağlanıp, lanetlenmekten kurtulmak için adeta yarıştılar. Ve programa morali sıfırın altında giren Nedim usta, programı, biran önce toparlanıp setlere dönecek moralle bitirdi.
'Arım balım peteğim'in sanatçı konukları Betül Demir ve Tayfun Duygulu'da gayet iyi seçimlerdi. İlahiyat Profesörü Ömer Aydın'a bayıldım. Ekrana dinin magazinini yapmak için çıkmayan birine rastlamak güzeldi.
Programın mutfağında da yılların gazetecisi Savaş Kalafat ve magazin dünyasının önemli ismi Suna Üçkarışoğlu olunca, "Sabah programıdır gidilir mi gidilmez mi?" diye düşünmedim anlayacağınız.