Bu bir yazı başlığı gibi mi duruyor? Yakarıyoruz aslında. Çocuklarımız ölüyor mum gibi ellerine düşerek annelerin ve babaların. Cansız bedenlerinin fotoğrafları yayınlanıyor gazetelerde. Bombalarda, yangınlarda, göçüklerde, trafik kazalarında, açık unutulan rögar kapaklarından içeri düşerek, göletlerde... Sahipsizlikten...
Gazetelerde bir haber; bir goril; elinde; kabullenemediği bir ölüm çağrısına inat taşıyormuş ilk yavrusunun ölüsünü. Anne goril ayrılamamış bir türlü yavrusundan. Analık böyle bir şey olsa gerek. İnsan doğurduğu canlının öldüğünü gördüğünde nasıl olur?
Annelerin iki paslı çivi gibi duran gözlerini görüyorum fotoğraflarda. Donmuş kalmışlar. Bir yakınımı görmüştüm mezarı başında oğlunun. Bembeyez kesilmiş yüzü, gözleri bir noktaya kilitlenmiş... Nasıl bir duygudur?
Peki çocuklar ne yapar büyüklerden biri öldüğünde? Mesela babaları? Anneleri? Çok küçükken bunu anlamadıklarını düşünürüz ya; onların yası da bir başka oluyor aslında. Şok, korku, öfke, suçluluk ve keder artarda yaşanır ölümlerde. Ne ki her yaş grubu kendi içinde kendi farklılıklarıyla yaşar bunu. Ama yine de aynı şeyleri yaşar sonunda; duygular bu saydığımız aşamalardan geçer.
En çok çocukların gözyaşlarında içim ezilir benim; bir çocuğu ağlarken gördüğümde... Kiminin kilitlendiğini gördüm yakınlarının ölümü karşısında. Kimi oyuna vuruyordu kendini. Bir roman kahramanı ölmüştü bir dahaki haftaya canlanacaktı nasılsa. Ama gerçek bir kez daha o yakının olamayacağıdır ve bir çocuk, duyguları henüz annesinin kucağında büyüyen o çocuk suretinde asılı kalır sorular; şimdi ne olacak?
Yetim denirdi eskiden; öksüz... Sırtını dayadığı o büyük güvence o sıcaklık yoktur artık. Bu yalnızlık duygusuyla nasıl başedebilir?
Babam ve Oğlum filmini izledim geçenlerde yeniden. Ağlayan çocuğa babaannesi ölen babasının gökyüzünden kendisini izlediğini söylüyordu. Çocukların gökyüzünden izlendiğine kollandığına inanmak istiyorum. Onlar öldükçe bu duygum zayıflıyor. Kaburgamın altın parçası; oğlum, hastalandıkça tükeniyorum babalığıma kahrederek. Onu yakan ateşin beni yakmasını, onu sıkan ağrının benim başımı tutmasını istiyorum, derman olmak, çare olmak istiyorum. Bundan daha sahici bir duygu tanımıyorum. Tanımıyorum evet...
O dal gibi boynu bükülmesin kırılmasın istiyorum...
Çocuklara kıymayın efendiler... Kaburgamızın altın parçasından oldu onlar...
Altın parçasından... Çocuklara kıymayın...