Yürüyelim. Hep söylerim; Dar zamanda yürünür çünkü. E ortalık damış hazır... Yürürken konuşabilir miyiz peki? Konuşuruz elbette ki. İki işi bir arada yapamayacak mıyız? Yaparız yaparız. Neden iki işi bir arada yapamayacağız gibi bir şey söyledik ki? E dağılmış bir bilincin her ikisine de yetemeyeceğini düşünüyoruz. Yani, bir işi yaparken ikinci işi yapmamak lazım. Önce birini, sonra diğerini. Yani, endişeliyiz biraz. Nasıl endişelenmeyelim; bilgi çağında biraz geri duruyoruz ve ortamdan. Geri durmak? Evet, geri duruyoruz. Bilgiye olan ihtiyacımızın ne kadar olduğu konusunda bir fikriniz var mı? "Okuyup da mi kesilicen başımıza!" deyimi ya da "Bana edebiyat yapma!" ya da "Oku oku, budur sonu" gibi deyimler başka hangi milletin dil hazinesinde var?
AŞ BULDUN DÜŞ, İŞ... Dönelim baştaki önermeye; "İki işi bir arada yapma!" Tamam, olur diyelim. Yapmayalım. Serin duralım. İyi çalışalım; "Ağustos'ta beynin kaynasın, kışın da tencere kaynasın" Ne güzzelll. "Çalışacaksın ter dökerek, doyacaksın el çırparak." Bunu da ben uydurdum. İyi oturdu ama. Hakikaten meşakkatli süreçlerin rahata erdirdiği üzerine edilmiş iyi sav sözlerden biri oldu. Peki, bu ne usta; "Aş buldun düş, iş buldun sıvış" "Yimek buldun nu çömcan, iş gördün mü gaçcan"! derdi bizim bakkal Ahmet. Niye öyle derdi, neden öyle derdi, bir türlü anlayamazdım. Hem "Ben bu bakkalı çalışarak kurdum aga!" derdi hem de işten kaçmanın teorisini yapardı. "Çok çalışmış, bunalmış zaar" derdim bakkal Ahmet için. Ama, bu sav söz bir yerel hatta ulusal bir höykürme biçiminde söylenmeye başlayınca rah atsız edici oluyor tabii. Gerçekten böyle mi oluyordu? Ya da böyle mi olmalı? Peki, bütün söylenenlerden sonra buna ne demeli; "Bağa bak üzüm olsun, üzüm yemeğe yüzün olsun." Çalış ki hak edesin mealinde bir şey olmalı. Ba na ilk çağrışım bu oldu.
SÖZ UÇAR YAZI KALIR Hakkaniyet duygusuyla okunduğunda çok anlamlı. Çalışmayanın hak etmediğiniedemeyeceğini söylüyor. Bu da çok güzel. Hak etmek çalışmakla oluyor demek ki. Gerçi bizim memleket için çok da doğru değil ama Peki çalışıp da hak ettiğini alamamak nasıl bir şey? E zor bir şey tabii. İnsanın değil savsöze, bu dünyaya inanacak hali kalmıyor. "El dilinen, yar sözünen!" Evet ele güvenmemek gerek, yare güvenmek gerek. Gereklilik kipinde yaşamaktan bıkmışlar için yapılacak bir şey yok ama gerekli olan da gereklidir gerçekten.
Savsözün kendisi bizi anlatır. Hayatımızı yeniden kurarız o dil oyunlarında. Bir edebiyat sağanağıdır o savsözler. Ben acayip zevk alırım savsözlerle konuşurken.
Söz önemlidir çünkü. Ama, yazı da önemlidir ve hatta "Söz uçar, yazı kalır!" O nedenle kalacak olanı tercih ettim.
Ve Organize İşler filminin bir sahnesinde Süpermen'i oynayan delikanlı, çok görmüş geçirmiş abiye sorar;
- Sen niye hiç konuşmuyorsun abi?
Yanıt nettir;
- Bir ara çok konuştum, bir yararını göremedim.
Ne diyeyim? Susarım.