'Acının balistiğini tutacağım!' demiştim daha önce. Acının çetelelerini atıyorum duvara. Ölen çocukların, parçalanmış bedenlerin sayısını tutuyorum aklımın not defterinde. Bir mi, iki mi, üç mü, on mu? Sek sek oynamış mıdır Aleyna küçücük adımlarıyla çizgiler dünyasında? Patlayan bombaların sesinde aklına ilk gelen ne olmuştur bebek yüzünün deltasında?
Ailecek onun doğum gününe hazırlanıyorlarmış; ne düşünmüşlerdir ilk bomba sesini duyunca annesiyle babası? "Gözümüzün bebeğiydi" demiş annesi su damlası kızı için; gözümün bebeği. En değerli organıyla bir tutmuş. Babası? Yutağında bir yumruk gibi kalmıştır prensesinin ölümü.

MORALİMİZ BOZUK
Kim gökyüzüne çevirse yüzünü morali bozuluyor biliyoruz. İs, duman... Karıştı yine ortalık. Onlar daha büyük bir yürek yangınıyla yaşıyorlar hayatı şimdi. Bütün bunları düşünmek için bile bir enerji gerekiyor değil mi? Neye öldüğünü bilmedikçe insanın ölümden medet umması boşmuş. Hasta oluyoruz farkında mısınız? Mecazi anlamda değil bu söylediğim. Kadim dostlarımdan biri verem olmuş. Yanlış okumuyorsunuz; verem. Yıllar önce bitti tükendi diye biliyordum.
Bitmemiş. Hatta hastahanelerde oldukça fazla sayıda veremli hasta varmış. İnce hastalık denirdi eskiden; ince hastalık! Aşıklar, yoksullar verem olurdu. Şimdi memleketin halleri verem ediyor insanları. Sadece yoksullar değil artık içinde vicdan taşıyan herkesin kapısını çalabilir bu hastalık. Önce vicdanın öldüğü bir yüzyılda bu coğrafyanın duyarsızlıktan solduğu bir dönemde konuşuyoruz bunları.

HASTA ETTİNİZ BİZİ
Verem ettiniz bizi diyesiyim; verem ettiniz bizi! Kederden, dertten ne hale geldik değil mi? Endişeden, kaygıdan, üzüntüden, acıdan... Ayrılıklar, tahammülsüzlükler, birbirini öteki ilan eden insan toplulukları, sosyolojilerindeki kaymanın kendilerini nereye getirdiği konusunda en ufak bir düşüncesi olmayan grupların önyargılı ve husumetli karşı karşıya duruşları
İyi bir fotoğraf değil karşımızdaki. Hasta oluyoruz bu fotoğrafa baktıkça. Ve soruyoruz yüzümüzü çağın sarsan sorumluluğuna dönüp; Sararan solan bir ömürden ne kalıyor geriye?