Beni düşünmeye iten her senaryoya resmen hayran kalıyorum. Ve dizi, film, program her neyse bittikten sonra bile aklıma geldikçe tekrar düşünmeye başlıyorum. Geçtiğimiz hafta sonu CSI:NY'un eski sezonlarından izlemediğim bir bölümüne denk geldim. Delillerden yola çıkarak cinayetleri çözen ekibin elinde yine iki dosya vardı. Biri garip kostümler içinde ölü bulunan başarılı gençler, diğeri de bir deney sırasında öldüğünden şüphe edilen genç bir adam... İki ekip garip kostümler içinde ölen gençlerin, aslında ölümcül hastalıkları olduğunu öğreniyor. Kanser teşhisi konulan gençler, yatağa bağlanmak istemiyor, acılı ve uzun tedaviler görmek yerine hep birlikte ölmeye kara veriyor. Ancak hepsi farklı ölüm şekilleri düşlüyor ve birbirleri için bunu gerçekleştiriyor. Diğer dosyadaki kurbanın ölmediği anlaşılıyor bir süre sonra. Dava çözümlenirken bu gencin üzerinde 'hibernasyon' tekniğinin denendiğini görüyoruz. Yani kalbi bir süre için durdurulacak, ardından tekrar hayata döndürülecek. Ancak ilaç dozajı yanlış olunca genç adamın beyin ölümü gerçekleşiyor. Bu deneyi yapan doktor ise deneğinin ölmediğini öğrenince mutlu oluyor. Komik olan doktorun o dakikada cinayete teşebbüsten hapse gidiyor olması. Ancak bir gencin beyin ölümü gerçekleşmiş olsa da ben o doktora kızamıyorum. Çünkü dizinin diğer kısmında gencecik insanların ölüme nasıl mecbur olduklarını izliyorum. İşte 45 dakikalık bir bölümde insanı kendi içimde bile çelişkiye düşürmeyi başaran ve 'Acaba hangisi doğru?' diye düşünmeye iten bu zeka pırıltılarını seviyorum.