İstanbul dediğin yamalı bohça...
Uyuşturucu kaçakçılarının, çakalların, teröristlerin düğün evi...
Güngören dediğin gariban yuvası...
Hava almak için sokağa çıkanların ölüm mekanı...
Masum insanların bile canına göz diken soysuz terörün, pazar gecesi bilançosu 17 ölü, 150'nin üzerinde yaralı.
Benim de bir öğretmen arkadaşım öldü...
Halit Öge... Bahçelievler Emlak Konut İlköğretim Okulu beden öğretmeni.
***
O gece ekranlarda patlamadan sonraki görüntülere baktım.
Güngören'deki insanların birbirine yardım etme sevdasına.
Yaşam imecesine...
Öte yanı hiç durmadan göbek atıyordu televizyonların.
Kanlı gecenin canlı programlarında, herkes müzik doktoru, herkes şarkıcı.
Uzaktan kumandayla, sifonu çektim...
O paragöz jüri üyeleri, bu hareketime kaç puan verdi acaba?
***
Ah güzel ülkem ah!
Bir yandan siyasal dalgaların içine kapılmış.
Öte yandan birbirine düşürülmüş.
Terörün yuvasından çıkması için, harika bir ortam yaratılmış.
Ülkenin bütünlüğüne bombalar atılırken, toplumda infial yaratmanın şartları oluşmuş.
Katsayısı artıyor huzursuzluğun.
Güvensizlik had safhada.
Her saldırıdan sonra yetkililerden klasik açıklamalar...
***
Düşündüm de şakaklarından kan sızan, bir final sahnesi midir ömrümüz?
Bizlere vaat edilen hayatla, layık görülen ölümler arasındaki çelişkiyi ne yapacaklar?
"Sayın Öcalan konulu" toplantılara sesini çıkartmayan düzen, terörün palazlanmasından sorumlu tutulmayacak mı?
Asker ve sivil demokrasi bahanesiyle, birbirine düşürülen insanları, ne zaman kucaklaşırken göreceğiz?
***
Pazar gecesi Güngören "dehşetin öbür adıydı!"
Yarın hangi semt, hangi ilçe bilinmez.
Bu şehir çakallara, uyuşturucu kaçakçılarına, teröristlere düğün evi oldukça...
Burada kaderiyle ölünmez.