Beyninden ayaklarına pozisyon taşıyan harika bir adam seyrettik,
Shaktar Donetsk karşısında.
Güiza adlı futbol silahşorunu..
Zincirleme darbelerin ustasını...
Allah vergisi çabukluğun temsilcisini.
Bazı pozisyonlarda tek başına kaç kişilik olduğuna baktım. Topu ayağından alanların peşine takılan hafiye yanına baktım.
Dilini bilmediği insanlarla, bakışarak konuşan bir yanı vardı ki.
Aldığı paranın hesabını, bir kenara bıraktım.
***
Kezman'ın durarak anlatamadığını, koşarak anlatan yankısı var
Güiza'nın.
Forvette çok sesli bir ortaklık yaratmış.
Semih'le uyumlu havasına bakınca,
"Bu ikili değişmez" diyebiliriz.
Aragones koşmayan, mücadele etmeyen adamın adı kral olsa bile, bu takımda yeri olmadığını, bütün duvarlara yazmış.
Ateşli
Alex anonslarını izledik.
***
Orta alandaki
"mutlak ihtiyacı" görmezlikten gelmeyelim.
Birkaç maç her şey iyi gider de, bu
"kara deliğin" üzeri renkli çiçeklerle örtülürse...
Fenerbahçe, umulmadık maçlarda o delikten içeri düşebilir.
***
Efendiliğin tarifine uymak isteyenler için, tarih her sabah yeniden yazılır.
"Saha içi ve dışında Fenerbahçe'ye layık olmaya geldim" diyen
Emre Belözoğlu'na,
"hoş geldin" demek, bu şansı zorunlu kılar.
Futbol ve
Emre kolkola girdiğinde, eski resimlerin hükmü kalmayacaktır.
***
Aziz Yıldırım'ın bu sezon önemli bir hedefi daha var.
"Doğru haber yapmayanları dışlamak!" Yalan, doğrudan arta kalan değildir.
Mesleğimizin kenesidir.
Ama ne yazık ki, yalana karşı duracak
"doğruluk", futbolun damarlarındaki kanda mevcut değildir. Yalanı besleyen bir okuyucu kitlesi mevcutken..
***
Ekrandaki soytarıların neden bu kadar ilgi gördüğünü sanyorsunuz?
İzleyiciler, bu ahlaksız düzenin, kalbi olmuşken...