"- Darûlbedayi'den beri aşkımızın merkezi orasıdır." "- Attırdığım her kahkahaya 1 Lira alsaydım şimdi trilyonerdim." Bu sözlerin sahibi son günlere kadar çalıştı. Medyanın değil ama halkın gerçek starlarındandı. Yüzünde her daim bir tebessüm, gözlerinde sevinç çiçekleri açardı. 7'den 70'e herkesin severek ve önünde eğildiği büyük bir ustaydı. Bu yazıyı yazdığımda (23 Temmuz Çarşamba) tüm gazetelerin manşetlerinde onun ölüm haberini okudum. Birçok köşe yazısında da ona güzel vedalar edilmişti. Çok sık görüşmesem de, tanıdığım takip ettiğim her haberinde mutlulukla andığım büyüklerimden biriydi. Bahsedeceğim dönemlerde Ataköy'de oturuyordum. 1999-2000 yıllarıydı, bir alışveriş merkezinde karşılaşmıştım kendisiyle, kasaya geldiğimizde arkalı önlüydük. Ben de tabi ki hayranıyım ya tanışmak için "Merhaba Suna Hanım, nasılsınız? Sizin hayranlarınızdanım. Ben de oyuncuyum" demeye kalmadan "Sen İpek değil misin?" dedi. Şaşkınlıktan ne yapacağımı şaşırdım. Nasıl olur, nasıl tanır beni diye garipsedim. "Ben senin dizilerini seyrediyorum çok yeteneklisin. Aferin bu yolda devam et, çok iyi yerlere geleceksin" diye devam etti. O günden sonra bendeki mutluluğu, umudu size tarif edemem. Böylesine beğendiğim, sevdiğim ve hayran olduğum bir ustadan bu sözleri duymak ruhumu müthiş beslemişti. Gel zaman git zaman benim oyunculuk serüvenim devam etti, iyisiyle kötüsüyle başarıları, başarısızlıklarıyla derken geçtiğimiz haftalarda sevgili Savaş Ay'ın kendisiyle yaptığı röportajı gördüm ve içimden şöyle geçirdim. "Umarım bu onunla ilgili okuduğum son röportaj olmaz." Ama hayat işte ne zaman kime göz kırpıp "hadi oyun bitti" diyeceği belli olmuyor. O yüzden oyunun tadını her an, her yerde, her şeye rağmen çıkarmaya devam edin. Ve sevgili Suna Ablacığım, nur içinde yat. Her zaman anılarımda "o gün" gülümsemen, neşe, genç bir oyuncuya verdiğin umut ve mutluluk dolu sözlerin olacak. Tüm gönül alkışlarımız Suna Pekuysal için...