- Hadi yine iyisiniz ahırlarınız yapılmış. - Çok iyi değiliz abi o konuda.
- Neden ki? - Yetmiyor Savaş Abi. Eskiden derme çatmaydı ama herkesin atını sokacağı bir yer vardı. Şimdi toplu halde, ikili üçlü koyuyoruz atları.
- (Gülerek) Nerede o bolluk. - Deme öyle abi. Eğleşme çünkü ciddi mesele.
- Anlatın ne sıkıntısı var bunun? - Eskiden herkes 1 yıllık yemini alır getirir stokuna koyardı. Şimdi herkesin hayvanının yemi herkesinkine karışıyor.
ORTAM NASIL? - İyi ama mezbelelikti ortam. Hayvanlarınız da siz de çok kötü koşullardaydınız. - Ama sistem vardı. Şimdi pek çok at dışarıda kaldı zaten.
- Ben yolda başıboş yürüyen atlar gördüm. - Görürsün elbet. Çünkü bizim onları gezdirecek, serbest dolaşmalarını sağlayacak alanımız yok. Hayvan günde 1-2 saat olsun özgürce dolaşmak ister. Yoksa sinirleri bozuluyor, aksileşiyorlar. Hastalanıp ölen atlar var bu yüzden.
- Siz de sokağa mı salıyorsunuz. Tehlikeli olur bu ama... - Atlar alışık. İnsanlar da onlara alıştı artık. Zaten zarar vermezsen hangi hayvan dokunur ki insana.
'ÖLEN ÖLÜR' - Kazanç durumları nasıl? Dönüyor mu maişet motoru? - Artık çok zor geçimimiz. Her şey çok pahalı. Koşumlar, nallatmalar, ilaçlar, yemler çok para. 30 milyarı veren alır plakalı faytonumuzu.
- Kışın daha da zor değil mi? - Elbette. Atlarımızı bazen yılkı atı gibi ormanın içine bırakıyoruz. Kendi gücüyle kışı geçirirse ne ala.
- "Ölen ölür, kalan sağlar bizimdir" gibi mi? - Aynen öyle abi. Kışın kendimize zor bakıyoruz zaten. Şimdi bir de bisikletler arttı, akülüler çıktı. Adım başı bisiklet kiralıyorlar. Saati 4 milyon. Biz ne edelim ki?