Gidişine 2
Bir sevdanın sonu, geciktirilmiş bedellerin ödenmeye başlandığı zamana denk düşüyor. Gidişinden önce bunları bana neden söylemedin? Ve bunca felaketi tek başıma atlatamayacağımı bile bile, neden gittin? Sahi, gerçekten dönemeyecek misin? Gözüm masanın üzerinde, yarısı biraz geçilmiş puzzle'a kayıyor. Senin çok sevdiğin Picasso tablosunun yapbozuna. Yarısını bitirinceye kadar, kaç geceler saatlerce sinirden tepindiğini seyrettiğim masaya bakakalıyorum. Picasso görse seni ayıplardı. Bilmiyorum, ama onun yarım bıraktığı bir tablosu olduğunu da sanmıyorum. Seninse, yarısı biraz geçilmiş bir Picasso yapbozun. Tadına doyulmasına imkan olmayan, bir sevdan. Ömür, şairin söylediği gibiyse, daha yarısına gelememiş, yaşamının devamı sana bağlı olan bir sevdalın, Yeni karanfiller konulmayı bekleyen bir vazon, İyileştirilmek için öpülmesi gereken, acısına yeni varılmış, ince parmaklı bir el üzerine bıraktığın çizik var. Ve sen tüm bunlardan habersiz gibi, çekip gidiyorsun. Ben, başıma açtığın bunca acıyı anlayabilmek için, gitmeler üzerine düşünmeye mahkediliyorum. Bunun haksızlık olduğunu, daha şimdiden söyleyebilirim. Bu haksızlık hem de büyük haksızlık. Şu sinema meselesini hiç açmak gelmiyor içimden. Her hafta değişen filmler artık bir baş belası. Mutlaka sevdiğin bir film gelecek ve ben sevdiğinden emin olarak, yalnız başıma afişine bakmak zorunda kalacağım o filmin. Mutlaka sen, afişin üzerinden bana bakıyor olacaksın. Senin belirlediğin bir filme, her hafta gitmek üzere kendini ayarlamış birisi olarak, ben ne yapacağım? O afişe bakarken ve sen raks ederken afişin üzerinde, Gitmeli miyim sence, senin istediğini bildiğim her filme? Yoksa gidişinle birlikte, yüreğimde ışıklarını söndürmeli mi, hiç başlamayacak bir film öncesinde? Ve ben beklemeli miyim, yanmayacak ışıklarını sinemaların? O karanlık sonrası başlaması gereken film, benim hayatımın senden sonrası mı yoksa? Hiç başlamayacağını bildiğim bir filmi, başlasın diye beklemek, saçma sapan bir şey mi aslında? Ve ben, hiç başlamayacak bir filmi beklemeyip, gitmeli miyim yoksa? Sen yoksan, birlikte hayatı birleştirdiğimiz; Puzzle yok Nefes alıp vermek yok Aşk yok Sen yoksan, ben de yokum Gitmeler üzerine konuşmak hiç yok!
DEME Şimdi bana, benim hiç kimseye ihtiyacım yok deme. Şimdi bana, ben, dünyaya tek başıma geldim deme. Şimdi bana, senin olmadığın zamanları da bildim deme. Şimdi bana, bizi yok edecek sözler söyleme. Ben olmadan önce de vardın, biliyorum. Ama yarımdın, onu da biliyorum. Şimdi benim yarım oldun, var oldun, yarim oldun. Şimdi bana beni delletecek sözler deme? Bulut olmasa, leylek uçamaz mı sanki? Gül olmasa, bülbül ötemez mi sanki? Kalp olmasa, insan sevemez mi sanki? Kaf olmasa, anka yolun bulamaz mı sanki? Bunların hepsine, beni ırgalamaz deme.
|