Ülkemizdeki kara boşluğu futbol sevgisiyle dolduruyoruz da, diğer meselelerde niye birlik olamıyoruz?
Bir futbol topunun etrafında pervane olurken, ülkemizi ayakta tutacak değerlerin peşinde niye koşmuyoruz?
Niye bizi birbirimize kırdıran düzene yem oluyoruz, kuzu kuzu?
***
Türkiye-Almanya maçında kadının biri tribünde ağlıyordu.
O gözyaşları, ülke sevgisinin altın hali miydi, yoksa futbol tutkusunun yalın hali mi?
Avrupa futbolunda söz sahibi olmak elbette güzel de...
Çağdaş bir dünya devleti olmanın hazzından niye mahrumuz?
90 dakikaya sığdırdığımız sevgiyi, dünyaya sığmayan saygıyla birleştirmek nasıl bir duygu olurdu acaba?
***
Türk Milli Takımı'nı "mazlum" edasıyla futbol krallıklarının üzerine sürenlerin, hukuk devletine itiraz eden diktatörlüğüne niye suskun kalıyoruz?
Tersanelerdeki ölümlerin üzerine "kara örtü" örtenlere karşı, nerededir bizim kırmızı beyaz isyanlarımız?
Hangi sevinç bir insan canından değerlidir?
Hangi final?
***
Asgari ücretin, büyük uğraşlardan sonra 503 milyona çıkartıldığı bir memlekette, milli futbolculara adam başı 900 milyar prim verilmesi kahramanlık payıdır, yakışır.
Peki, işçiye, öğretmene insanca yaşamak niye yakışmasın?
Gerçek sanatçıların, hastane odalarında sahipsiz öldüğü bir ülkeden bahsediyoruz.
Gövdesini futbol aşkıyla dağlayanlar, anası ağlayan bir ülkenin suskun yüzü olarak, her şeyi mucizelere bağlayarak, nereye gideceğini zannediyor?
500 milyon maaşla yaşamaktan daha büyük mucize olabilir mi?
Bir gerçek var ki...
Futbol maçlarında kullandığımız sesli harfleri, haksızlık meydanlarında kullansaydık, politikanın da, futbolun da bizleri kullanması mümkün olmazdı.
***
Gazetelerin birinci sayfalarını, günlerdir görkemli başlıklarla süsleyip halka "hayat ikramiyesi" verenler, ülkesine el verse neler olur neler...
Bir futbol topu, bizleri tek vücut haline getirebildiyse...
Biz istesek neler yaparız neler.
Neden istemediğimizi merak ettiğim kadar, hiçbir şeyi merak etmiyorum.