Çekler'den golü yediğimizde çöktüm olduğum yere. Çöktüm resmen. İyi çöküyorum; çökmeyi bilirim. Tadını çıkara çıkara çöktüm bu sefer. Başlamadan biten bir şarkı gibiydi suskunluğum. Ben; yıllarca top peşinde koşturmuş, ekmeğini hayatının önemli bir bölümünde- meşin yuvarlağın aldığı kavisten kazanmış ben; futbol hastası ben; nerede güzel bir oyun görsem Eduardo usta gibi oturup ağzı açık ayran delileri gibi izleyen ben; çöktüm ve kalktım o çökmüşlükle eve gittim. Evet ikinci yarıyı izlemeyeceğim. Oturdum tuvalimin başına pentürün canını okuyacağım. Müzik; evet müzik biraz dindirebilir iç sıkıntımı. Resim ve müzik. Pentür ve notalar. Ruhum sizindir. Geçti geçmedi bir sevinç nidası yükseldi mahalleden; gooollll... Ardından mermi yağmaya başladı gökyüzü durağına. Ertesi gün gazetelerde teknik direktörümüzün açıklamaları vardı; "Döndüğümde hesap soracağım!" Takvim'de Faruk Erdem'in sorusunda bir doktor açıklama yapmış; "Eleştirilerle kıstırılmış futbolcu şokla kaygılarından kurtulup gerçek gücüne kavuşuyor!" Gerilim psikolojisiyle kazanıyoruz yani; ilginç... Taraftarlık dozu bizim gibi stadyumda maç izlerken iyi bir hareketi alkışlamak, yengiyi de yenilgiyi de insanın ve futbolun hallerinden sayacak kadar olan insanları, "taraftar gruplarının" içinde pek de yer bulabileceğini zannetmiyorum açıkçası. Şimdi tribünde, hakemin yanlış bir kararında bizim gibi en büyük protestosu; 'Yapma be kardeşim!' olacak bir taraftar tipinin o stadyum bölgesi tarafından ta.ak oğlanı muamelesi görebileceği riskini de yabana atmamak lazım... Bu dar alan gün geçtikçe şarlatanlaştırılan bir işkoluna, tarihin soylu arenalarından biri daha hokkabazların keyiflerince eğlendikleri sirklere dönüştü! Ama erkekçe vuruştuklarını savlayan insan kalabalıklarının kapıştığı bu alanlar, bugünkü işlevleriyle tarihten yavaş yavaş silinecek. Maça çıkmak istemiyorum. Nedeni yalnızlıktan ya da kimseyi beğenmemişliğimizden değil, 'vuruşacak' gözüpek oyun arkadaşı bulamamışlığımızdan... Bir 'Oynamıyorum oolum, burun vuruyosun!' mızıkçılığı yaptığımız doğrudur. Yani biz bu maça çıkmıyoruz. Rakip dediğimiz adamlar, Uzakdoğu batakhanelerinden fırlamış sürüngenler gibi. Bu medyayı, bu tribün bezirgnlarını, bu emek simsarlarını açık fark yensek ne olur!.. Burada Özkan hocayı anmadan edemeyeceğim... Bir maçta topu oyalayıp ayağından çıkarmayan Raci'ye bağırır Özkan hoca; "Oolum Raci topun supabını mı arıyorsun lan? Topu mu si..ceksin oolum?" Medyası, işadamı, yöneticisi, siyasetçisi, hepsi topun supabını arıyor... Supap da, topları da onların olsun! Saydırdıkları mermiler göğe bakma durağına düşüyor haberleri olsun. Topluyorum; balistiğe vereceğim. Sevmesini ve sevinmesini bilmeyenleri tespit ediyorum. İş havzalarında ölümlere sebeb olanları, yoksul yetim hakkını yiyen çeteleri, özürlü çocukların ekmeğini çalanların, yaşlı insanların boğazına basıp bütün birikimlerini ellerinden alan çeteleri tespit ettiğim gibi. İmgeler ülkesinde balistik inceleme başlatıyorum haberiniz olsun...