Portekiz Milli Takımı'nın teknik direktörü Felipe Scolari bizim maçtan önce yaptığı basın açıklamasında ilginç şeyler söylemişti; "Başarılı olmak için bütün azizlere adak adıyorum. Fatima'nın 7-8 tane biblosunu aldım. -Fatima Portekiz'deki mübarek bölgelerden ve Katolikler için Vatikan'dan sonra gelen isimlerden biri.- Bu beni çok etkiliyor. Bütün bunlar; 'Bir şeye inanırsanız dağları bile yerinden oynatırsınız!' hissini veriyor bana!" E doğru demiş Scolari. Önce inanmak gerekir. Başarılı olacağınıza, bir işi becereceğinize, yapabileceğinize, üstesinden geleceğinize olan inaçtan söz ediyorum. Hangi duvar yıkılmazmış sorular doğruysa. 'Hangi takım yenilmez ki, kadronuz doğru kurulduysa!' diyesiyim. Yıldıray, Halil, İbrahim ve hatta Fatih Tekke de aynı duyguları yaşadı büyük olasılkla. Hani şu; 2004-2005 sezonu Turkcell Süper Ligi gol kralı (31 gol), 2005 yılında dünyada en çok gol atan ikinci futbolcu ödülünü kazanan, A Milli Futbol Takımı'nın en çok gol atan 10. futbolcusu, A Milli Futbol Takımı'nın tarihindeki 500. golünü atan, Rusya'nın Zenit takımıyla 2007 Rusya Ligi Şampiyonluğu yaşayan, yine aynı takımda 2008 UEFA Kupası Şampiyonluğu gören Fatih Tekke... Yıldıray ve Fatih. Bir takım ileriye doğru top oynayacaksa -futbol terimleri konusundaki fakirliğimi top işine çok yatkın olmayışıma bağlayın lütfen- onlardan daha iyi iki sim olabilir miydi? Ve mesela Alpay Özalan daha mı kötü oynardı Gökhan Zan'dan? Neden bu dünya iyisi adamı maça hazırlayamıyoruz; "Oğlum balta gibi savurma ayaklarını!" diyemiyoruz. Tugay daha mı kötü mesela Emre'den? Son olarak örneğin Hakan Şükür, Nihat'ın yapacaklarından daha mı az şey yapardı sahada olsa? Siz defansta adam paylaşma güçlüğünü milli takımlar düzeyinde bile gideremeyin, oyun kurucu diye sarıldığınız topçunuz ve dahi gol yollarında etkili vuruşlarıyla bilinen adamınız fos çıksın, ligimizin gol kralı bir "yedek' oyuncu olsun; sonra da medyanın hınzırlıklarına sığının mağlubiyetlerde. Futbolda bilinen bir kural vardı; "Maç maçtan önce kazanılır!" Bence biz bu maçı Yıldıray'ın gözyaşlarıyla kamp yaptığımız yerden ayrılırken kaybetmiştik zaten. Şimdi dönelim Portekiz Milli Takımı Teknik Direktörü Scolari'nin inançla ilgili hissiyatına. Ben de katılıyorum kendisine. Ve "Biz inandık siz de inanın!" tribün hissiyatının ne denli güçlü olduğunu hatırlatırım. Ben uyardım, gösterdim, ikaz ettim; "Din nasihattir/samimiyettir"( Müslim, Imân, 95.)çünkü... "Nasihatte samimiyet esastır" yani... Onu diyordum...