Hela önemlidir kardeşim. Çok hem de... Üzerine başka savsöz yazan bir millet ve 'Aklım heladayken geliyor' diyen bir başka dünya yaşayanı var mıdır? Daha önce de bu mevzuuda b.kun yaratıcılığımızdaki yeri üzerine kelam etmiş; mahremiyet duygumuzun buluşçuluğumuza katkısı üzerine bir dolu söz söylemiştim. Gülen, mizahi bulan, "Yahu b.ka sarmasaydın" diyen. Ama öyle demeyin; yaratı ya da üretim sınır tanımaz. Doğa ki en büyük sanatçıdır; güvercin bokundan bile gübre yapmıştır ve tezek boktur ve kalorisi çoktur! O nedenle helanın sağladıkları üzerine ileri geri konuşmayalım lütfen.. Tezek? Tezek işte bildiğimiz inek boku. Doğuda yıllarca onunla ısınıldı. Bilmeyen bilsin; kurutulmuş tezekle ısındı millet. Bu millet için ağaç kabuğu kemirerek kazandı bu İstiklal Harbi'ni denir ya, aynen doğrudur. Tezek yaka, ağaç kabuğu kemire kurtardılar bu vatanı.
Yalnız Sarıkamış dolaylarına çıkmaya çalışan bugünün fanilerini görünce içim cız etmedi değil. Bunlar büyük olasılıkla Sarıkamış'ta vatan savunması uğruna ölenleri 'ölümlü' sanıyor. Ben olsam o 'ölümsüzlerin' ayak izlerine basarak onları rahatsız etmezdim. Neyse mevzu o diil. Hela diyordum. Mesela şöyle bir tekerleme de vardı; Yazı yazma helaya başın girer belaya / götürürler merkeze / rezil ederler herkese. Yaa böyle işte bu b.k mevzusu... Edebi bi yanı var helaların. Dahası edebi yaşantımıza deriiinnn katkıları var. Düşünsenize oturuyorsunuz helaya; hacet giderilecek: Tam karşıda; göz hizasında bir dörtlük; 'Yarim gül oyması oyması/ nasıl güzeldir k.yması!' Mani geleneğimiz zenginleşiyor tabii. Bir de hela vaaaar, hela var.
Mesela okul helaları. Bütün hocalardan hıncın çıkarıldığı yerdir. Anatomi bilgisinin ve dahi birleşme pozisyonlarının arş-ı alaya çıktığı çizimler; o ne cevvaliyet; o ne düş duygusu, o ne hissiyat anlatılır gibi değil. Neyse efendim, yani sonuç olarak bu yaratı zincirinin kesintiye uğramaması için tuvaleti önermem küçük düşürücü bulunmuş olabilir. Niye ki?.. Şimdi şöyle bir sahne var; karizma bir cemiyet topluluğu mensubusun, yapmışsın karizmanın tillahını kendine ama tuvalette herkes gibisin. Orada eşitleniyorsun -başka eşitlenme yerleri de var- ve halkımızın sav sözleri, bu eşitlenme için döktürülmüş inci taneleri gibidir; 'Kanuni Sultan Süleyman'a kalmamış dünya sana mı kalacak ?!' Hiheeeyt. İnsan anında Kanuni gibi bir karizma oluveriyor. Çünkü sağlığında olmadı, bir başka biçimiyle eşleşiyorsun. Ne güç...
Neyse efendim, oturarak yaptığımız hacetin insan aklını bu kadar yoracağını bilmezdim. Ama öyle. Karizma dağıtan bir an. Gerçekten. Düşünün evlerimizin içinde artık o karizma dağıtıcı mekan. Küçük müçük neyse ama öyle bir durum işte. Yaptın karizmayı; okudun şiirler; anlattın bir bilge gibi. E geçtin o ortamın içinden ve büyük olasılıkla salonla yatak odasının arasındaki hacet merkezine girdiniz. Ses??? Brodoçtonkkk!!! Haydaaaa. Nooldu? Gitti karizma. Ikınsan da sıkınsan da oluyor olacak olan. O mabadın nahiyesine yayılan kokunun ev içine girme olasılığı da başka bir boyut. Evde ya da okulda; üretim sınır tanımaz kardeşim. Onu bilir, onu söylerim... Rahat, rahat...