Oruç Baba... Hani, sirkeye ekmek banarak orucunu açmak zorunda kalan yoksul kişi... Bir düşünüşün yüzü gözü hürmetine adı erdemin ve onurun timsali olarak anılan Oruç Baba... Ölümünün üzerinden yüzyıllar geçmiş ama tavrı ve edasıyla hâlâ konuşulur ve feyz alınır bir 'düşünür' sayılıyor. Düşünür'ü düşünceli insan anlamında kullanıyorum. Türbesi İstanbul'da Şehremini'de. Yaygın hikayesi bilinir... Ona girmeyeceğim. Benim derdim, onun sirke kardeşliği üzerine oluşturduğu o yaygın inanış. O mübarek zatın kendisine ilişkin değil -mübarekliğinin tartışılması için söylemiyorum bunu- geniş insan topluluklarının tavrı üzerine bir iki kelam etmek istiyorum. Telli Babalar'a adak adandığı türbelere, yatıra gidildiği bilinir bizim toplumumuzda. Ağaçlara kumaş parçalarının bağlandığı yaygın bir inanç gösterme biçimidir. Düğüm atılır ve çözülür; işlerin hallolduğu varsayılır böylece. Adak adamak, işin başka bir boyutu. İki biçimde de türbeler onurlandırılıyor. Ama bugünkü yaygın 'onurlandırış biçiminde' bir sıkıntı var gibi. Hatta gibisi fazla. Oruç Baba'dan başlarını sokacakları ev isteyen mi istersiniz, ellerindeki bütün birikimi euroya çevirip türbe duvarlarına süren mi... "Nooluyoruz kardeşim?" diyecek oldum, haberleri okuyup televizyonlardaki görüntüleri izlerken. Bir kaç gün önce ÖSS sınavları için yaşandı aynı yoğunluk. Kurşunkalem takımını babanın penceresine süren mi istersin, gözyaşlarına sürüp mezarın yanına koymaya kalkan mı, euroları türbenin yatırların davarlarına süren mi... Ata Demirer'in oyununda gördüğüm ve çok güldüğüm bir hikayeyi hemen aktarayım: İki arslan birbiriyle konuşuyor. Belgeselcilerden çok şikçi babaları. Odamızın mahremiyeti kalmadı!", diye hayıflanıyor; bu belgeselcilerden çektiğimiz kardeşim? Üç yaşında bir oğlum var, baba ne taraftan çekecekler, jöle süreyim, diyor!" Evet, kardeşim, iş buralara geldi, dayandı. Bunun mübarek kişilerden medet ummaktan ve başka bir boyutu olduğu ortada. Türbelere adak, mübarek insanları övgü için yapılır. Ya da o ibadet biçiminin mekanı, o mübarek kişinin mezarı, türbesi olsun istenir. Bunda anlaşılmayacak bir şey yok. Ve fakat euroların, Passat 1.9 füme renk araba fotoğrafını türbe duvarlarına göstermenin ve üzerine dua okumanın, parayla öbür dünya arasında bağ kurmanın nasıl bir anlamı var, onu anlamış değilim. Benim bunu anlamamamın garipsenecek bir yanı yok. Sen git, sirke-ekmek oruç açan ve bu hali, tavrı dolayısıyla halk indinde özel yer edinen mübarek kişinin yattığı yerden para ve dünyevi zevk araçları, bir de üstüne kariyer bekle. İnancı, ibadeti televizyon kameralarının şov malzemesi haline getiren anlayışın Oruç Baba'dan beklediklerine şaşmamak, kameralara poz veren aslan yavrusunun düştüğü tuzağa düşmemek gerekir. Onu biri onu söylerim...