Bir detoks çılgınlığıdır gidiyor. Bu iş o kadar çığırından çıktı ki artık insanlar sağlık adına (!) sağlıklarını tehlikeye atıyor. Detoks adı altında insanlara, yalnızca tıbbi gereksinim durumlarında yapılması gereken bir girişimsel işlem olan'lavman' yapıldığını hepimiz duyduk, üstelik açlıktan çocukların öldüğü bir dünyada bu tehlikeli işlemler için insanlar bir yığın para harcıyor. Daha masum görünen yöntemler bile uzun süre uygulanırsa tehlikeli olabiliyor, buluğ çağındaki genç kızlar, üreme çağındaki genç hanımlar, detoks adı altında günlerce aç kalıp yalnızca sıvı alarak metabolizmalarını alt üst edebiliyor.
'Detoks'un kelime anlamı'toksin atmak' demek ve vücudumuzda zaten bu işi yapan 4 tane ana organımız var; bağırsaklarımız, böbreklerimiz, karaciğerimiz ve cildimiz. Bu organlarımızın kıymetini bilip onlara gereğinden fazla yüklenmez ve onların çalışmalarını bazı basit, doğal yöntemlerle artırırsak, bu abartılı ve tehlikeli olabilecek'yapay' yöntemlere hiç gerek kalmayacaktır. Güne bir bardak saf suyla başlamak ve üzerine yarım saat bir şey yememek bile detoksun bir parçasıdır. Zaten, ömür boyu devam ettiremeyeceğimiz, dar zamanlara sıkıştırılmış ve ağır detoks programları, bırakıldıktan sonra bir işe yaramaz olur.
Güne başlarken aç karna içeceğiniz bir bardak saf su, bağırsaklarınızda adeta'yıkama' etkisi yapacak ve'midebağırsak refleksi'ni çalıştırarak birkaç dakika sonra tuvalete gitmenizi sağlayacaktır. Bağırsaklarımız yalnızca yediklerimizi sindirmekten değil, onları ve ağız yoluyla aldığımız tüm toksinleri atmaktan da sorumludur.
Eğer bağırsaklar düzenli olarak boşaltılmazsa, bu toksinlerin kana karışım oranları artar. Kabızlık problemi kronikleştikçe bağırsak duvarında gerilme sonucu'divertikül' dediğimiz küçük cepler oluşur. Bunların içinde gıda artıkları kalır, bu artıklarda bir de bakteriler üremeye başlarsa, toksinlere bir de mikrobik toksinler eklenir.
Bağırsaklardan kanımıza bir şekilde geçmiş toksinleri ve tüm vücudumuzdaki hücrelerin metabolik artıklarını temizler. Sabah aç karna ve gün içerisinde bol su içerek böbrek yoluyla atılan toksin miktarını artırabilirsiniz. Gün içerisinde, özellikle öğün aralarında böbrekleri çalıştıran bitkisel çaylardan birer fincan içmek size birçok fayda sağlayacaktır. Bunların en etkili ve en masumları, kiraz ve maydanoz sapı, mısır püskülü, rezene, ısırgan yaprağı ve kekiktir.'Bitkidir zararı yoktur' deyip her duyduğunuz bitkinin çayını sakın içmeyin, birçok bitki bu çok önemli detoks organımıza zarar verir.
Diğer muhteşem toksin atıcı organımız karaciğerimiz. Karaciğeri alkol, yağlı yiyecekler, katkı maddeleri ve'aflatoksin' içeren gıdalarla yormamak gerekir. Aflatoksin bir karaciğer zehiridir ve bir mantar türünün üremesi ile oluşur. Ayrıca karaciğer çalışmasını artıran, onu koruyan gıdalara sofralarda düzenli olarak yer vermek gerekir. Bunların başında enginar ve kereviz gelir. Maydanoz, tere, turp, sarımsak, taze soğan ve semizotu karaciğer dostu diğer gıdalar. Nar ve üzümü de atlamamak gerekir. Adeta Tanrı'nın karaciğer için yarattığı bir bitki olan lavantayı ise çay olarak tüketmek gerekir.
Vücudumuzun en büyük organı olan cildimiz, yalnızca bizi dış etkenlere karşı korumakla kalmaz aynı zamanda toksin atmamızı sağlar. Günde bir saat kadar süren'ter attıran' düzeyde egzersiz, aynı zamanda toksin de atmanızı sağlayacaktır. Yalnız egzersizden hemen sonra duş alınması çok önemlidir.Ter yoluyla kaybedilen sıvının hemen suyla yerine konması da toksin atmanın bir parçasıdır.
Özetle detoks, birkaç günle sınırlayıp sonra aylarca unutabileceğimiz bir işlem değil. Daha az toksin alarak ve bunların atılmasını sağlayan organlarımıza iyi bakarak bu işlemi hızlandırabiliriz.