Yaban mersini meyvelerinin değeri gerçek anlamda ilk defa 2. Dünya Savaşı'nda anlaşılmaya başlandı. Bu savaş sırasında İngiliz Hava Kuvvetleri pilotlarına görüş keskinliklerini artırmak için yaban mersini reçeli yedirildiği biliniyor. Bu gözlem birçok araştırmacının iştahını kabarttı ve yaban mersini hakkında binlerce tıbbi araştırma ve deney yapılmasına sebep oldu. Araştırmalar yalnızca bu meyvenin göze yönelik etkileriyle sınırlı kalmadı; göz, santral sinir sisteminin bir parçasıydı ve göze iyi gelen bir etken madde tüm beyne iyi gelmeliydi ve araştırmaların ucu hafıza zayıflığından Alzheimer'a kadar dayandı. Sonuçların özeti şuydu; bu meyvedeki etken maddeler damarlara iyi geliyordu, damar sağlığı ise tüm vücudun ve beynin sağlığı demekti. Zaten tıbben, gözü, beyni ve birçok organı olumsuz etkileyen hastalıkların çoğunun altında damar patolojilerinin yattığını görüyoruz. Yaban mersini preperatları, Avrupa'da ve Amerika'da en çok şeker hastalığına bağlı göz problemlerinde kullanılıyor. Şeker hastalığı, en büyük tahribatını damar sistemi üzerinde yapıyor çünkü şeker osmatik olarak su çeken bir made, kandaki şeker seviyesi yükseldikçe damar içine sıvı çekiliyor ve "osmotik basınç" diye tabir ettiğimiz fiziksel olayla damarlar zarar görüyor. En sık tahribat yaptığı organlardan biri de göz. Fare deneylerinde, yaban mersinindeki bazı etken maddelerin hafıza ve motor yetenekleri artırdığı ve beyin yaşlanmasını azalttığı gözlemlenmiş. Alzheimer'ı önlediğine dair pek çok bilimsel çalışma var. Bu etkileri, kısmen damar koruyucu etkisine kısmen de kuvvetli antioksidan özelliğine bağlanıyor. Gelelim içerdiği o mucizevi etken maddelere... Çok yüksek miktarda 'ellagic asit', 'bioflavonoid' ve 'antosiyanidin' içeriyor. 'Ellagic asit', kanser savaşçısı bir etken madde. Son bahsettiğim grup ise, meyvelerdeki mavi-mor renkten sorumlu pigment ve çok kuvvetli antioksidan etkiye sahip. Yaban mersininde 15 farklı antosiyanidin bileşiği saptanmış ki; bu özelliği onu bilinen en güçlü antioksidanlardan yapıyor. Antioksidanlar, damarların en kuvvetli koruyucuları, oksijen yan ürünlerininin tahrip edici etkisine karşı damarları bir kalkan gibi koruyorlar. Yaban mersininin damar koruyucu etkisi bunlarla da sınırlı değil. Damar, sağlamlığını ve esneyebilirliğini, duvarında bulunan ve 'kollajan' ve 'elastin' diye adlandırılan iki bağ dokusu proteinine borçlu ve bu iki protein bazı enzimlerce yıkılıp zarar görebiliyor, yaban mersininde ise bu yıkımı engelleyen, geciktiren maddeler tespit edilmiş. Beynimiz de birçok organımız gibi gece dinlenir. Gece, tüm organlarımızın yalnızca dinlendiği değil, gün içinde oluşan hasarlanmalarının da tamir edildiği vakittir aynı zamanda. Gün içerisinde tüm organ ve hücrelerimiz belirli miktarlarda hasar görürler. Aldığımız nefesteki oksijenin artık yan ürünleri bile hücrelerimize zarar verir, ta ki hücre çekirdeğindeki genetik şifremiz olan DNA'ya kadar iner bu hasarlanma. DNA'da hasar demek ise kanser demektir. Yani kanserden bile gece boyu meydana gelen tamir mekanizmaları ile korunuruz. Tamirin gece başlamasının en önemli sebebi gece 23'te beyindeki hipofiz bezimizin salgılamaya başladığı 'melatonin' hormonudur. Bu salınım sabah yaklaşık 05:30'a kadar sürer. Gece çok geç saatlere kadar oturmaya da planlı olsak saat 23 suları çoğumuzu bir esneme tutar uykumuz olmasa bile, fark ettiniz mi? Bu aslında vücudumuzun bize bir çağrısıdır, "Hadi! Yenilenme, tamir olma zamanı!" diye. Aslında bu çağrıya uymak sağlıklı yaşamın temel taşlarından biridir, çoğu 100 yaşına kadar ulaşmış insanın da hayat tarzıdır, erken yatıp erken kalkmak. Yaban mersini, içeriğinde bu mucizevi gece hormonu melatonini taşır ve ayrıca beyindeki hipofiz bezinin melatonin hormonu salgılamasında düzenleyici etkilere sahip. Melatoninin kendisi de güçlü antioksidan özelliklere sahip ve aynı zamanda diğer antioksidanların etkisini de artırıyor