Antiaging, kelime anlamı itibarıyla 'yaşlanmaya karşı' demektir ve yaşlanmayı durdurmak, engellemek gibi algılanır oysa bu bilimsel olarak mümkün değildir. Yaşlanmayı geciktirmek ve sağlıklı yaşlanmak ise mümkündür bu nedenle, amaç, yaşlanma sürecinin yavaşlatılması ve kayıplar oluşmadan önlem almak olmalıdır.
Yaşlanma süreci, çeşitli organlarda farklı derecelerde kendini gösterse de organizmanın bütün fonksiyonlarını ilgilendir bu yüzden antiaging prosedürü, çeşitli organlardaki hücre fonksiyonlarına zarar veren etkenlerin tümüne karşı önlem alınmasıdır. Kalp ve dolaşım sisteminin, beyin fonksiyonlarının, hormonal sistemin, beş duyunun sağlıklı kalabilmesi ve cinsel fonksiyonların korunmasından, psikolojik bozuklukların önlenmesine kadar geniş bir yelpaze ele alınmalıdır. Bu da yaşlandıktan sonra değil, gençlik dönemlerinden itibaren uygun sağlık tutumları geliştirerek mümkündür.
Anti-aging, koruyucu tıp kapsamına girer ve yaşlanmaya bağlı dejenerasyonları mümkün olduğu kadar yavaşlatmak, vücudun bir bütün olarak orantılı ve sağlıklı yaşlanmasını sağlamak amacıyla uygulanır. Antiaging için kendi çapınızda hayatınızda birtakım değişiklikler yaparak ta yaşlanmayı geciktirebilmeniz ve sağlıklı yaşlanmanız mümkündür.
NE YAPALIM? - İnsan ömrünü uzattığı kesin olarak kanıtlanmış olan tek şey kalori kısıtlamasıdır, bu yüzden her şeyden önce düşük kalorili beslenmeyi alışkanlık haline getirelim.
- Fazla beslenme kadar, az egzersiz de damarlarımızı ve dolayısıyla tüm vücudumuzu olumsuz etkiliyor, daha fazla egzersiz yapalım. rüyüşle başlayın ve bu vakti giderek günde 1 saate kadar çıkarın.
- Bolca antioksidan madde içeren çiğ taze sebze ve meyve tüketelim. Antioksidan takviyesi yaşlanmayı geciktirmek için kendi kendimize alabileceğimiz en güçlü önlemlerden biridir. Nefes alıp verirken vücudumuza giren oksijen, hücre içinde kullanıldıktan sonra 'serbest radikal' denen, reaktif, zararlı bileşiklere dönüşür ki bu maddeler doğal yaşlanmaya, hatta bazen de çeşitli organ kanserlerine sebep olurlar.
- Yüksek lif içeren gıdaları her gün tüketelim. Lif, bitkisel gıdaların iskeletini oluşturduğundan, ne kadar fazla sebze, meyve ve işlenmemiş tahıl yenirse o kadar fazla lif alınmış olur. Lifler mide barsak sistemine girdikten sonra su alıp şişerek hem tokluk hissi yaratıp daha fazla yememizi engellerler hem de gıdalarla aldığımız toksik maddelerin mide barsak yüzeyi ile temasını ve emilimini minimuma indirirler.
- Düzenli uykuya önem verelim. Vucudun 'diürinal ritm' denilen günlük ritminin korunmasının birçok hastalığın oluşmasını engellediği veya geciktirdiği kanıtlanmıştır. Uyku sırasında kalp dahil, bütün organlarımızın işleyişi yavaşlar ve dinlenirler, beynimiz, 'rüya' denilen o mucizevi olayla deşarj olur, ertesi gün daha berrak bir zihinle güne başlamamızı sağlar.
- Düzenli banyo yapıp duş almayı ihmal etmeyelim. Banyo, duş, abdest alışkanlıkları vücut elektiğini düzenli olarak dengeleyerek bedensel ve psikolojik rahatlık sağlar.
- Güneşten bilinçli faydalanalım. Özellikle koruyucusuz, fazla güneşte kalmak, cildi erken yaşlandırırken, hiç güneş görmemek de bedene zarar verir. Koruyucu kremler kullanarak gün içinde işyerinden yarım saatliğine çıkıp açık havada kaçamak yürüyüşler yapmak ise fiziksel ve ruhsal sağlık için çok faydalı.