Başbakan'ı konuk ettiği program tartışılırken, Hülya Avşar neler sorabilirdi acaba?
Demokrasinin tek temsilcisi gibi duran bir Başbakan'a, "Sizin eleştirilecek yanlarınız yok mu?" diye sorabilirdi.
Cumhuriyetle yönetilen bir ülkenin Başbakan'ına, "4 kadınla yaşıyorsam kime ne?" diyenler için "Yasalar neden uygulanmıyor?" diye sorabilirdi.
Kızlarını okula göndermeyen, kadınların çalışmasını haram sayan düşüncelerin, karşısında niye durmadığını sorabilirdi.
***
Ekonomik bozgun yaşayan insanların aşkına, geçim sıkıntısını sorabilirdi.
Başbakan olduğu ilk yıllarda "6 milyar maaşla geçinemiyorum" diyen bir Başbakan'a, "Şimdi şikayetleriniz bitti mi?" diye parantez açabilirdi.
Herhalde Hülya Avşar'ın soru işaretinin çengelleri, tıka basa magazinle doluydu.
***
Yumurta meselesini sorabilirdi.
Ardından 9 milyona çıkan pirinç fiyatlarını.
Kişi başına düşen gelirin, halkın cebine niye girmediğini.
Bir torba kömüre ve gıdaya muhtaç edilen insanların oylarını satın almanın, hukuka ve demokrasiye ne kadar yakıştığını sorabilirdi.
Devam ederdi.
"Bu sefil halk için hükümet olarak sizler ne yapıyorsunuz ?"
***
Cevapsız kalmak pahasına, "Kendinizden yana olanlara ayrıcalıklı davranmak, nasıl bir adalettir?" diye sorabilirdi.
"Benim telefonum da dinleniyor mudur acaba?" diye, bir kahkaha atabilirdi.
"Sizin telefonunuz dinlense, herhalde gök gürültüsü yaratırdınız" diye, ince bir espri yapabilirdi.
***
Muhabbet, hazır güneşin batışı ve doğuşuna uzanmışken...
Sohbetin en güzel yerinde, Başbakan olana kadar nefret ettiği Amerika'yı şimdi niye sevdiğini sorabilirdi.
Böbrekleri bile çalınan Iraklı çocuklar için neden bir şeyler yapmadığımızı...
"İşsizliği azaltamadık, çünkü artan nüfusumuz var" diyen bir Başbakan'a, "Peki işsizliğin tavana vurduğu ortadayken, niye sürekli olarak 'Çocuk doğurun' diyorsunuz?" diye sorabilirdi.
***
Yukarıdaki sorulmamış sorulardan çıkartılması gereken zorunlu ders.
Gazetecilerin bile gazetecilik yapmadığı bir memlekette, gazeteciliği Hülya Avşar'dan beklemek, mesleğimizin ayıbıdır.