Görevimiz Tehlike, Tatlı Sert, Kaçak, Tatlı Cadı gibi TV'nin efsane olmuş dizilerinin sinema uyarlamalarına "Sex and The City" ile yeni bir halka eklenmiş oldu. 5 yıl önce TV finalini yapan dizi, sinema filmi ile hem başarısını taçlandırıyor, hem de sevenleriyle özlem gideriyor. Carrie, uzatmalı aşkı Mr. Big ile kalıcı bir ilişki kurmanın peşindedir. İlişkinin ilk başladığı günden bugüne 10 yıl geçmiş, çıtalar yükselmiştir. Göğüs kanserini atlatan Samantha, sevgilisi ile Los Angeles'a taşınır ve ilk kez bir ilişkisinde sadakati dener. Miranda kariyeri ve annelik arasında bir denge tutturmaya çalışmaktadır. Charlotte ise mutlu evliliğini evlat aldığı bir kız çocuğu ile tamamlamıştır. Carrie ile Mr. Big'in aldığı evlilik kararı ile ortalık hareketlenir. Dünyanın en karizmatik, en kalabalık şehri New York'ta tek başına yaşayan, kariyer sahibi ve 30'lu yaşları aşmış olan, birbirleriyle hem zıt ama bir o kadar da kanki olan 4 kadının hikayesi, modern, kariyer sahibi kadınlara cazip geldi.

AŞKIN PEŞİNDE...
Her ne kadar ismi "sex" olsa da dostluk ve samimiyet diziyi bir numaraya taşıdı. Dizide pek çok kadın hayatlarından birçok şey bulabildi. Beni bir tek Samantha hayal kırıklığına uğrattı. Seksin kitabını yazan Samantha partnerine pek sadık. İnanılır gibi değil. Elbette sadakat güzel bir şey ama, bu Samantha'ya ne kadar ve ne zamana kadar uyar. Üstelik Samantha birçok kadına cinselliğin insana iyi geldiğini öğreten, kadınları kendileri ile barıştıran bir rol model. Hayal kırıklığım Samantha'nın sadakati de değil, filmde onun Los Angeles'e şutlanıp, filmde geri planda tutulmuş olması. Tıpkı dizide olduğu gibi sinema filminde de Carrie ön planda. Hikayeyi bize o anlatıyor.İ lişkiler konusunda kafa yoruyor. Mr.Big ile aşkın peşinde koşuyor. Elbette "Manolo Blahnik" marka ayakkabı tutkusundan vazgeçmiyor. Miranda da filmde ön plana çıkan ikinci karakter. Her ikisinin aynı anda ilişkilerinde sorun yaşıyor olması onları dost olarak daha yakınlaştırıyor. En ayakları yere basan Miranda'nın bile yeri geldiğinde nasıl duygusal olabildiğine şahit oluyoruz. Charlotte ise iflah olmaz bir romantik olarak gruptaki herkesin pozitif enerji kaynağı. Filmin en güzel taraflarından birisi de kuru sıkı feminizm propagandasına, kızların gücü adına gibi safsatalara dönüşmemesi. Çuvaldızı başkasına batırmadan önce, iğneyi önce kendisine batırıyor. Örneğin Miranda eşi Steve ile bir sadakat sorunu yaşıyor. Aldatıldığını öğrenen Miranda eşini kapı dışarı ediyor.

YENİ TREND
Hikayenin ilerleyen bölümlerinde öğreniyoruz ki Miranda ve Steve arasında 6 aydır bir cinsellik yok. Üstelik Miranda çok meşgul ve son derece bakımsız. Ya Carrie'ye ne demeli? Evlilik organizasyonunu yaparken ipin ucunu öyle bir kaçırıyor ki, Mr. Big'i bulabilene aşk olsun. Evlenmeye hazırlananlar için bundan iyi bir ders olamaz. Beraberliklerin altın sırrı: Birbirini dinlemek ve aynı dilden konuşabilmek. "Sex and The City" sinema filmi dizisinden daha muhafazakar. Daha çok ilişkiler, ihanet ve dostluk üzerine odaklanıyor. Açıkcası filmde bol bol "...and the city" bölümü var, "sex..." bölümü ise yok gibi. Her anlamda çok şık bir film. Ve sonunda söyleyecek çok güzel bir sözü var. Finale bayıldım. Sadece bunun için bile bu film seyredilir.
Umarım her şeyi taklit edilen "Sex and The City" düğün dernek olayında yeni bir trend yaratır. Onlar ermiş muradına, böyle güzellikler herkesin başına.