Kuşkusuz 61. Cannes Film Festivali'nin galibi bu yıl Türkiye oldu. Nuri Bilge Ceylan, "en iyi yönetmen" ödülü ile Türk Sineması'nı uluslararası alanda gururlandırırken, yan bölümlerde gösterilen Metin Erksan'ın yönettiği "Susuz Yaz" ve yine genç filmerin jüri başkanlığını yapan Fatih Akın, sinemamızı Cannes'da başarı ile temsil etti.
Küçük bütçeli ama büyük ödüllü filmleri ile gündeme gelen Nuri Bilge Ceylan, ticari sinemaya prim vermeden yoluna devam ediyor. Daha çok aile bireylerini oynattığı filmlerinde Nuri Bilge Ceylan, kasabadaki tekdüze ve kasvetli hayatı sade bir sinema dili çarpıcı görüntüler eşliğinde anlattı. Onun filmlerinde söz gümüş ise görüntü altın gibidir. Sözden ziyade görüntü ağırlıklı filmleri ile mest eder.
Koza, Cannes Film Festivali Uluslararası Kısa Film Yarışması'na (1995) davet edilen ilk Türk kısa filmi, Nuri Bilge Ceylan'ınsa ilk ve son kısa filmidir. "Koza", güzel fotoğraflarla incelikli durum ve öyküler yaratan yönetmene dönüşmesinden öncesini ifade eder. Ama bunun yanında gene de Ceylan'a ait sinemanın ipuçlarını verir bize.
1998'de Berlin Film Festivali'nde aldığı "Caligari Ödülü" ile uluslararası alanda dikkat çeken Ceylan, "Kasaba" ile geçmişleri peşini bırakmayan insanların hikayesini kendine özgün suskun ama derinlikli uslubu ile anlatır.
Ceylan ikinci uzun metrajlı filmi "Mayıs Sıkıntısı" ile doğa ve insan ilişkisini şiir gibi anlatır. Film pastoral senfoniyi andıran görüntüleri ile gerçek toprak ve kır insanlarının şehrin karmaşasından uzak, yaşamlarını doğanın ritmine göre düzenlemelerini anlatır. 2000'de Berlin Film Festivali'nin yarışmalı bölümüne kabul edilen "Mayıs Sıkıntısı" aldığı ödüller ile adından söz ettirmiştir.
İstanbul'a ait olağanüstü güzellikteki sinematografisi ile unutulmayan "Uzak", Nuri Bilge Ceylan için dönüm noktasıdır. İlk 2 filminde insan ve doğa ilişkisini anlatan yönetmen, bu kez şehirdeki insanın yalnızlaşıp yabancılaşmasını beyazperdeye yansıtır. Yine her şey Ceylan'ın bilinen dünyasına aittir. İnsanları suskun, hatta kendi kendilerine bil e uzak... Vizyona girdiğinde sadece belli bir kesimle buluşan film 2003'te Cannes'da aldığı "Büyük Jüri" ve "En İyi Erkek Oyuncu" ödülleri ile Türkiye'nin gündemine bomba gibi düşer. Çünkü bu ödül Yılmaz Güney'in "Yol"la aldığı "Altın Palmiye"den sonra Türk Sineması'nın Cannes'da aldığı ilk ödüldür. "Uzak" Ceylan'ın kamerasını şehirli insana çevirdiği ilk filmdir.
Başrolde yine kendisi... "Uzak"tan sonra sıra "İklimler"dedir. Üstelik anne babasından sonra kameranın önüne geçme sırası kendisi ve eşindedir. Üstelik film, Ceylan'ın hiçbir filminde olmadığı kadar hareketlidir.
Bir kadın ve erkeğin ayrılmasını anlatan Ceylan, kare kare insan doğasının derinliklerine iner. Ceylan bu filmi ile 2006'da Cannes Film Festivali'nden "Fibresci" ödülü ile döner.
"Tutkuyla sevdiğim yalnız ve güzel ülkeme adıyorum."
Küçük zaafların büyük yalanlara dönüşerek parçaladığı bir ailenin gerçeği örtbas ederek bir arada kalma çabası.
Altından kalkamayacağı acılara ya da sorumluluklara maruz kalmamak adına gerçeği bilmek istememek, onu görmemek, duymamak, hakkında konuşmamak ya da "Üç Maymun"u oynamak, onun var olduğu gerçeğini ortadan kaldırır mı? İşte bu soruya cevap aradığı "Üç Maymun" filmi ile Nuri Bilge Ceylan, 61. Cannes Film Festivali'nde "en iyi yönetmen" ödülünü kazandı.
Popüler kültüre yüz vermeyen, az ama özlü sözleri, olağanüstü görselliği herkesi derinden etkileyen filmleri ile Nuri Bile Ceylan büyük bir alkışı hak ediyor. "Üç Maymun"u merakla bekliyorum.