Sabah erkenden, Urfa'da otelimizde kahvaltımızı yapıp Antakya'ya doğru yola koyulduk. Yolumuz bizi Bilecik yakınlarındaki kelaynakların çiftliğine götürdü. Soyu tükenmekteyken Fırat kıyısında kurulan koruma alanında kelaynaklar çoğaltılmaya çalışılmaktadır. Sonra mola vermeden Antakya'ya ulaşıp dünyanın sayılı mozaik müzelerinden biri olan Antakya Mozaik Müzesi'ni gezdik. Bir binanın yapımı aşamasında kazılan temelde tesadüfen bulunan mermer mozolenin canlılığı karşısında hayran kaldık. Yeniyle işimiz yoktu, hemen eski kente yöneldik. Belki de yalnızca konaklama alanlarımız yeni olacak bunun dışında hep eskinin eşsiz güzellikleriyle muhatap olacaktık.
HAÇ VE HİLAL
Bir dinler mozaiği durumundaki Antakya'nın en önemli simgesi St. Piere kilisesi ilk durağımız oldu. Burası Antakya'da Hıristiyanlığın ilk mağara kilisesi. Milattan sonra 30'lu yıllarda Hıristiyanlığın ilk temsilcileri ve Hz. İsa'nın havarilerinden Pavlos'un gelip Paganizmaya savaş açtığı ilginç bir yer. Yani Roma merkezli Katolikliğin, İstanbul merkezli Ortodoksluğun dışında bağımsız olarak konum almış Antakya Patrikliği'nin merkezi olan burası Hıristiyanlar'ın Hac merkezlerinden biri olarak önemini sürdürmektedir. Yahudiliğin ve Süryaniliğin de temsil edildiği ibadethanelerle Antakya'nın tam bir dinler başkenti olduğu gerçeğine yakından tanık olduk. Dinsel bir merkez olmanın yanında siyasal bir merkez de olması burada cemaatı çok az olan mezheplerin bile birer kilise ile temsil edildiklerini gördük. Kilisenin haçı ile caminin hilalinin aynı fotoğraf karelerinde sığdığı bu egzotik kentin sokaklarını gezerken zaman tünelinden antik çağlara doğru bir yolculuğa çıkmış hissediyorduk.
KENTİN SİMGESİ
Kiliselere, havralara göz attıktan sonra Habib-i Neccar Camii'ne geliyoruz. Silpiyus Dağı'nın eteklerindeki bu tarihi mekan Anadolu'da yapılan ilk cami. Cami bir Roma tapınağının üzerine inşa edilmiştir. Günümüzdeki hali Osmanlı dönemi eseridir. Caminin kuzeydoğu köşesinde Hz. İsa'nın havarilerinden Yunus (Yuhanna) ve Yahya (Pavlos) ile onlara ilk inanan ve şehit edilen kişi olan Antakyalı Habib-i Neccar'ın türbesi bulunur. Antakya şehri, Hz. Ömer'in komutanlarından Ubeydullah Bin Cerrah tarafından 636'da fethedildiği dönemde fethin simgesi olarak, Habib-i Neccar ve Hz. İsa'nın 2 havarisinin mezarının bulunduğu yerde, bir cami inşa edilmiştir. 1098'de "Haçlı Seferleri" Haçlılar'ın eline geçen ve 1099'da Antakya Prensliği halini alan şehri Memluk Sultanı Melik Zahir Baybars fethedince camiyi yeniden yaptırmıştır.
KURAN'DA HABİBİ
Habib-i Neccar Efsanesi Kuran'da da anlatılan öyküye göre; M.S. 40'lı yıllarda Hz. İsa, havarilerinden Yunus ve Yahya'yı Antakya'ya gönderir. 2 elçi Antakya'ya girerken koyunlarını otlatan marangoz Habib-i Neccar ile karşılaşır. Neccar, yatalak oğlunun elçiler tarafından iyileştirilmesi üzerine Hz. İsa'nın getirdiği dine iman eder. Ancak Antakyalılar elçileri hoş karşılamaz ve onları hapse atar. Hz. İsa, Barbanas'ı şehre 3. elçi olarak gönderir. Elçilerin çabalarına rağmen halk Hz. İsa'nın dinine inanmaz ve onları öldürmeyi planlar. Bunu öğrenen Habib- i Neccar, şehre giderek Antakyalılar'a "Sizden ücret talep etmeden Hak dinini anlatan bu elçilerin söylediklerine uyun" diye seslenir. Hz. İsa'nın elçileri , Habib-i Neccar da işkence altında Silpiyus dağında başları gövdelerinden ayrlır. Bu olay Kuran'ın Yasin suresinde anlatılmaktadır. Habib-i Naccar'ın başı Silpiyus dağından aşağı yuvarlanır. Başının bulunduğu yere cami ve gövdesinin bulunduğu yere bir türbe yapılır.
APOLLO'NUN GÖZYAŞLARI
Bu ilginç mekanlardan sonra Antakya mutfağından örnekler içeren bir öğle yemeği yedik. Sonra efsaneye göre Apollo'nun gözyaşları diye tanımlanan Harbiye Şelaleleri'ne gittik. Antakya'nın tarihi mesire yeri olan bağlık ve şelalelerden oluşan ve derin bir vadinin başındaki bu güzel mekanda dolaştık. Eskiden gürül gürül suların aktığı bu mekanda küçük şelaleler bulunmaktadır. Sonra gecelemek üzere Dedeman Oteli'ne yerleştik. Asi nehrinin durgun akan sularına Antakya'nın şehir ışıkları ve tarihin derinliklerinin yoğun ve mistik ağırlığı inerken biz yarın başlayacak yeni bir program için uykuya çekiliyorduk.
HAFTAYA: ÖZEKDERE