Canım!
Sana hiç böyle seslenmedim değil mi?
Seslenmedim!
İnsan hep içinde hissettiği bir şeyi, bağıra bağıra söyleme gereği duymuyor.
Kendisinin bildiği gibi, herkesin de bildiğini zannediyor.
Tekrar etmekten kaçınıyor. Yaşamın, böyle tekrarlarla renksizleştiğini zannediyor.
Yanılıyor, doğru! Bunu ben şimdi çok iyi biliyorum. Ancak seni tekrarlarla bıktırmak şansım elimden alındı.
Seninle yaşanan her günü tekrar sanmak şanssızlığına uğradım.
Buna şanssızlık demek, yaşananları anlamamak anlamına gelir.
Buna, şimdiki durumum düşünüldüğünde, yıkım demek çok daha doğru.
Gitmeni ben tasarladım canım. Tekrarlardan kurtulmanın yolunu, senden kurtulmak sanarak!
Çok yanıldığımı, sensizliğim bağıra bağıra her an yüzüme vuruyor.
Çok yanılmışım!
Seninle yaşanan aynı şeylerin, ne kadar başka şeyler olduğunu görüp, bunu anlayamamanın çaresizliğiyle kahroluyorum.
Ve plakçı vitrinlerinde tiksinerek baktığım arabesk şarkıcıların, vazgeçilmezlerim olduğunu itiraf etmek zorunda kalıyorum.
Benim de artık, babalarım, ağabeylerim, krallarım var.
Ben, acılı olan her şeyi kendime çok yakıştırıyorum.
Aynı kaderi paylaşmak diye bir şey varmış.
Ay-nı ka-de-ri pay-laş-mak, milyonlarca kişiyle.
Öyle söylüyor ayrılık şarkılarını yazanlar, onları seslendiren buğulu seslerin ağzından.
Oturup sabahtan akşama kadar, seni aldatmamın hesabını kendime soruyorum.
Bu sorgunun sonunda haklı olacağımı gösterecek tek bir şey bile bulabileceğimi, hesaba katmadan yapıyorum bunu.
Kendimin üzerine üzerine gidiyorum. Sen olsan, bana acırdın!
Bana acıyacak bile kimsem yok yakınımda.
Seni aldattığım sarışın, sanırım beni bu akşam kırkıncı kez aldatmıştır.
Hiç uğruna her şeyi kaybetmek bu olsa gerek. Seni kaybetmek, yaşamı kaybetmek, dudaklarımdan sarkan tebessümü kaybetmek demek ve ben hepsini birden kaybetmiş bulunuyorum.
Acıklı bir durum ve bunu "kendi düşen ağlamaz" diyerek açıklamak mümkün değil.
Ben sana gelmeyi tasavvur dahi edemiyorum. Sanırım güvenimi kaybettim.
Kendime olan güvenimi, yaşama olan güvenimi, medeni bir insanda bulunması gerekir diye ahkâm kestiğim her şeyimi yitirdim anlayacağım.
Evimde oturuyorum. Böyle giderse sırasıyla, işimi, paramı ve evimi de kaybetmiş olacağım. Çok yakın zamanda.
O zaman sen bana sahip çıkarsın diye bir hisse kapılsam, bunların tümünü bir an önce kaybetmenin yollarını aramakta gecikmeyeceğim.
Biliyorum ki, böyle bir şey olmayacak!
Ben, senin gözünde kıymet verilmeye değmeyecek alçağın biriyim. Benimle ilgili neyi takip etmeni bekleyebilirim ki?
Karşına geçmeye cesaretim yok.
Ortak tanıdıklarımızın yıkıcı bakışlarına aldırmadan, onlardan medet umma cüretini de gösteremiyorum.
Öylesine delici bakışlarla benden tiksindiklerini gösteriyorlar ki, olmayan gururum bu bakışlar karşısında, hâlâ kendini savunmak zorunda hissediyor.
Ben, gururu filan unutmuş durumdayım. Ama herkesin karşısında bir kere daha, bir kere daha yıkılmamı bekleme.
Bunun senin hoşuna gideceğini bilsem, belki düşünürdüm. Hoşuna gitmez. Biliyorum. Ben gözyaşlarımı "gitti ah gitti" diye bağıran, acıklı şarkıların arkasına gizlemek üzere; her sabah sensizliğe uyanıyorum.
Ayrılığın ortak kaderini paylaşan benim gibi, herkesi anlatan şarkıları dinliyorum.
Ağlıyorum!
Devamı yarın