Şu 'mutluluk' meselesi var ya, benim yıllardır en çok kafa yorduğum, açıklamam için her fırsatta bana en fazla sorulan sorudur. Soru sorulunca da cevap vermeyi severim. Hele mutluluk konusunda sessiz kalmaya çalışmam;
muhataplarımca olgunluk değil, küstahlık olarak algılanıyor . Acayip bozuluyorlar! Yıllardır mutluluk üzerine, ağır tahrik sayılacak eylemlerim de düşünüldüğünde, kimseye 'beni benimle bırak' diyemiyorum.
Sevgililer Günü'nde
Saklambaç, 2 gün tam sayfa "
Mutlu Aşk Vardır" öğütlerimi yayınlaması üzerine, (başka isim bulamadım, bu yazılara) okurların ve etrafın gözünde iyice bir
'mutluluğu bulmuş adam' durumuna düşmenin, geçiştirilemez ağırlığıyla pert olmuş durumdayım. Daha fecisini söylemem gerekirse, ben o iki günlük yazının sarhoşluğunu, hali hazır bertaraf edememişken, kimi tahriklere kapılarak, o öğütleri kitap haline getirmeye çalışıyorum. Anlayacağınız bendeki mutluluk hali, hal değil!
Girizgah uzun oldu! Aslında ben bodoslama,
Haşmet Babaoğlu üzerinden mutluluk mevzuuna girecektim. Olmadı! Öyleyse bir olurunu bulup, mutluluk üzerine iki kelime yazalım da, yazı balon çıkıp mutsuzluğa sebep olmasın.
BİR KALEMDE GEÇİYORUZ Efendim, mutluluğu
'TDK Sözlüğü'nün talimatları çerçevesinde yaşamaya kalkarsanız, havanızı alırsınız! Zira, öyle ütopik bir tanıma, hiçbir adem oğlunun erişmesi mümkün olamaz.
"Bütün özlemlere eksiksiz ve sürekli olarak ulaşılmaktan duyulan kıvanç durumu..." Bunu bir kalemde geçiyoruz. 'Bütün özlemlere, eksiksiz' diye başlayınca tanımlama; yum gözünü geç kenara. Üzerinde düşünmeye kalktın mı, 'mutluluk' diye başlar, intihara kadar gidersin.
Haşmet Babaoğlu, "
Mutsuz mutluluk çabası" yazısında ne diyor? Özetle, 'çalışıp çabalayıp mutluluğu gasp edemezsiniz' diyor.
Haşmet'inki, TDK'nınkinden daha gerçekçi! Özellikle 'Aydınlanma çağı' sonrası insanının, mutluluk bakışının değiştiğine, katılmamak mümkün değil.
Aslına bakarsanız bugünün insanı; '
hırsla', '
mutluluğu' birbirine karıştırdığı için, bir türlü mutluluk hülyasına erişemiyor. Durum gerçekten bu kadar basit! Herkesin,
okkalı 'mutlu olma kriterleri' var. Tek maddesinden taviz vermeye kimse yanaşmıyor. Sonra da 'etraf neden mutsuzlarla dolup taşıyor?' diye hayrete kapılıyor.
ARİSTO ÖLDÜ, GATES ÇAĞI Üstelik çok sıkışmadıkça ya da çıkarları açısından gerekli görmedikçe; kişisel mutsuzluğundan bahsetmekten de hazzetmiyor, global dünyanın insanı. Başkaları üzerinden, 'mutlu bir dünya yaratma' çabasını tercih ediyor. Elbette sadece kendisi için!
Hep
Aristo mantığı na burun kıvırır, beğenmeyiz ya; keşke her şey Aristo sadeliğinde yaşanabilse;
"İnsanın mutlu olmasının tek yolu 'erdem, iyilik ve ölçülülük'ten geçer." Filozof'un söylediklerini uygulamak kolay değil elbette. Ancak çağın karmaşasından uzak ve bireysel. Yani nefsi! Önce başkasından beklemeye gerek yok.
Biliyorum;
Aristo öldü, şimdi çağ,
Gates çağı... Hatta onu bile aştı! Yine de biz, mutluluk üzerine; '
buza yazı yazmayı' sürdüreceğiz.