Başbakan Erdoğan ile Genelkurmay Başkanı Org. Büyükanıt'ın, Dolmabahçe'de gerçekleştirdikleri zirve, Türk medyasının (Hadi biz ona kamuoyu diyelim) büyük merakını celbetmişti. Aralarında yüksek düzeyde devlet görevi üstlenmiş olmaktan ve Fenerbahçe taraftarlığından başka hiçbir ortak noktaları bulunmayan Erdoğan ile Büyükanıt, 2 saat 15 dakika boyunca ne konuşmuştu? Ertuğrul Özkök, bir-iki gün konunun üzerine gitti, sonra o da bıraktı işin peşini. Taraflar konuşmamakta ısrarlı ve kararlıydı. Soru 1- Tarafların, bu coğrafyada iki kişinin bildiği şeyin sır olarak kalamayacağını bilmeleri gerekmiyor muydu? Hadi diyelim kendilerine güveniyorlardı. Peki, bu buluşmanın üzerine, envai çeşit odaktan envai çeşit spekülasyon çıkartılabileceğini hesap etmemişler miydi? Soru 2- Bunu da hesap ettilerse spekülasyonlara karşı ne gibi önlemler düşündüler? Ortadoğu ve Kafkasya'da politik coğrafyaları yeniden düzenleyecek küresel çatışmalar, gemi azıya almışken; "örtülü savaş" had safhaya tırmanmışken; "psikolojik harbin" her türlüsü çevrilmekteyken; Türkiye'de cirit atan CIA, MOSSAD, MI6 ve BND'nin, Türk sivil siyaseti ile büyük militer gücü arasındaki dengeleri bozmak üzerine hangi dolap ve tezgahlara girişeceğini tahmin etmek o kadar güç olmasa gerekti. Soru 3- Başbakan ile Genelkurmay Başkanı arasındaki konuşma, hangi sebeplerle MGK'da konuşulmayacak kadar, oradaki bakanlar ve kuvvet komutanlarından gizlenecek kadar kadar esrarengiz ve hayati önemde olabilirdi? Soru 4- Eski bakanlardan Fikri Sağlar'ın, kulislere dayandırarak ortaya attığı son iddialar, sıraladığımız ve daha da genişletilebilecek soruları haklı kılmamış mıdır? Soru 5- Fikri Sağlar, bir "meczup" olmadığına göre, "kullanılmış" da olabilir, dedikodu yoluyla sürdürülen bir ince yıpratmayı "faş ederek" sona erdirmeyi tercih etmiş de olabilir. Üçüncü bir ihtimal de yaratılmak istenen daha büyük bir kaosun fitili ateşlenmiştir. Bu "kapalı zirve", zirveyi gerçekleştiren her iki tarafı da spekülasyonlara açık hale getirdiğine göre, şimdi artık akıllarda Başbakan için "şantaj" söylentisi, Genelkurmay Başkanının eşi içinse "hesapsız harcamalar" söylentisi kalmış olduğuna göre, bundan kimler ne menfaat ummaktadır? Son soru: Devletin Milli Güvenlik Kurulu da "güvenilmez" damgası yememiş midir?