İktidarlar ne zaman ki "Güç bende" diye böbürlenip afra-tafra yapmaya başlar, işte o zaman felaketin çan sesleri çalınır. Herkes kerameti kendinde görür. Makam ve sıfatlar, güç delisi olmada nişadır(!) haline dönüşür. Oynadıkça, kaşındıkça, oturdukça, yürüdükçe; kısaca en küçük bir harekette gaz verir kişiye! Sonuç, tam bir hüsrandır. Son pişmanlıklar bile fayda etmez. Olanlar, tamiri imkansız yıkıntılara yol açmıştır. Ve en kötüsü de güven ile istikrar, sevgi ve saygı ile hoşgörü iklimi de yük olup gitmiştir. Ağlayıpsızlamak da fayda etmez artık! Yayından fırlayan ok misali, hedef yönünde bir yerler darbeyi yemiştir. İşte böyle bir durumu, hayret ve acıyla izliyoruz 2 gündür. İstanbul'un sokaklarındaki güç gösterisinde ziyan olan 1 Mayıs bayraktarlarının haline yanıyoruz. Bayramları başkalaştırıp milletin ayranını kabartan iradenin temsilcilerine bakıyoruz. 1 Mayıs'tan önce 23 Nisan'larda, sonrasındaki 29 Ekim'lerde bile yüzlerini esrarengizleştiren o kapkara güneş gözlüklerinin ardındaki ikiyüzlü demokratlıklarına acıyoruz. Tebrik ederiz ki; kendileri baş parmakla kalmadı(!), verdikleri emir-talimatlarla, anası ağlayan koca Polis Teşkilatı'nı da töhmet altında bıraktırdılar. Nasıl olsa, imaj-mimaj, her neyse o sorun sadece ekabirlerin ya! Şimdi verdikleri gaz, yarın çaldıkları saz olacak.