O başlamadan ben sordum...
- Bir adı var mı senin şu hikayenin? - Yok ama ben kendimce taktım bir isim...
- Neymiş o? - "Lekesi çıkmayan aşk..."
- !!!!! - Acayip duygusal abi. Tee eski bir zamanlarda bitişik evlerde yaşayan ve birbirlerine çok aşık iki genç var. Aileler bunları ayırmak istiyor. Oysa bunlar birbirlerini ölesiye seviyor. İki evin arasında gizli bir çatlak var. Bunlar da geceleri burada buluşup o çatlağın arasından fısır fısır konuşurlar, birbirlerine aşklarını dile getirirlermiş.
- Hadi oğlum sadede gel... - Geliyorum abi. Zaten onların da sabrı tükeniyor ve bir gece ormandaki dev dut ağacının altında buluşmaya karar veriyorlar.
- Hah şöyle kavuşsunlar... - Aha be abi keşke ama.
- Ne oluyor ki? - Fena şeyler abi.
- Kızın babası, abisi mi hücum ediyor yoksa? - Yok abi. Ne olur kesmeden dinle.
- Tamam hadi hiç bölmeyeceğim söz... - Abi Tispe ağaca Piremus'dan önce varıyor. Gittiğinde avını yeni yemiş, ağzından kanlar akan kocaman bir aslanla karsılaşıp hemen bir mağaraya sığınıyor. Farkında olmadan da boynundaki eşarbını düşürüyor. O sırada gelen Piremus ağzı kanlı aslanın bu eşarbı parçaladığını görüp çılgına dönüyor. Zannediyor ki sevgilisini aslan yedi. Acıya dayanamayıp hançerini çekiyor ve göğsüne saplıyor.
VUR HANÇERİ Cansız bedeni kanlar içinde yere düşüyor. Tispe ise korkusunu bir yana bırakıp yavuklusunu görebilmek için mağaradan çıkıyor. Dut ağacının altına geldiğinde de bir görüyor ki, sevdiceğinin cansız vücudu yerde, düşürdüğü eşarpla yatıyor. Genç kız önce çok ağlıyor. Neler olduğunu bile anlayamıyor. Ama eşarbı ve uzaklaşan aslanı görünce her şeyi kavrıyor. "
Piremus beni öldü zannederek canına kıydı. Öyleyse bana da ölüm yaraşır" diyerek bu kez o vuruyor hançeri kendi göğsüne.
O DEV AĞAÇ Gençlerin ölü bedenleri ölüm kavşağında işte böyle buluşuyor.
- Eeee! Hani lekesi çıkmayan aşk? - Abi kesmeyecektin...
- Haa daha bitmedi mi? - Sonu şöyle abi: Tanrılar bu yüce aşkı ölümsüzleştirmek istiyorlar. Cesetleri üzerinde duran o dev dut ağacını onların aşkına adak yeri yapıyorlar. O günden bu yana karadut ağacı meyvesinin çıkmayan lekesi Piremus'un kan lekesindendir. Ve onu ancak dut ağacının yaprakları haline getirilen Tispe'nin gözyaşları temizler.
- Aşka gel artık Hicri... - Abi karadut lekesi çıkar mı?
- İyice yıkarsan çıkar... - Çıkmaz abi. Köpürt, çitile, çamaşır suyuna koy temizleyemezsin lekeyi.
- Eeee? - Dut lekesini çıkaran tek şey dut ağacının yaprağıdır...
- !!!!!! - Lekenin üzerine dut yaprağı sürersen hemen çıkar. Eline yapışan karadut lekelerini de ancak böyle temizleyebilirsin.
- Yani?
- Yani böyle bir aşkın yaşama bıraktığı izi hiç bir şey temizleyemez. Tek çare onları meyve-yaprak buluşturup, birbirlerinin özüne kaynayıp, göklere yükselip uçmalarını sağlamaktır.
- Vay canına yahu gerçekten damar hikayeymiş yazsana bunu... - Benim yazacak yerim mi var abi. Şu kavga-gürültü günlerine ilaç gibi asıl sen yazsana.