Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi'nin (
AKPM) yayınladığı bildiri,
Adalet ve
Kalkınma
Parti
Meclisi (AK Parti'yi
AKP olarak yazdıklarından olsa gerek) bildirisi olarak algılamış olmalı ki; içeriğe bakılmadan ülkede telaş ve panik hali yaşatılmaya başlandı. Bildiri çıkınca zaten, yandı gülüm keten helva!
Vatan haini, müstemleke hükümeti, mandacı lafları aldı başını yürüdü gitti.
Muhalefet, atalarımızın "
her doğru her yerde söylenmez" sözünü şiar edinerek davranıyor olmalı ki, bildirinin içeriği konusunda tek kelime söylememeye yeminli bir halde, sadece karşı çıkıyor, hızla kaybettiğimiz istikrarın sonuçlarını aklına bile getirmiyor.
Kimse bildiri hakkında bir cümleden fazla kurmuyor. "
Avrupa bizim iç hukukumuza müdahale edemez!" İyi de komşular, kısaca Avrupa deyip işi AB gibi göstermek çabası da nereden çıktı?
AKPM ve
AB birbirleriyle ilişkileri olmayan iki teşkilat. Biz bildiri yayınlayanın üyesiyiz ancak ötekine girebilmek için çırpınıp duruyoruz. Bu ikisi aynı şeyse, neden biz temsil edildiğimiz kuruma yeniden girmeye çalışalım ki?
Israrla içeriğinden bahsetmek istemedikleri bildirinin ne söylediğini anlamakta fayda var.
"Çoğulcu bir toplumda örgütlenme ve ifade özgürlüğü esastır. Siyasi partileri oluşturmak, üye olmak ve siyasi görüşleri ifade etmek Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nce garantilenen hakların parçasıdır. Türk yargısı siyasi parti kapatmaları ve bireysel üyeler hakkındaki yasakları incelerken AİHM içtihatlarına saygı göstermelidir. Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne uygun olarak siyasi partilerle ilgili yasada ve anayasada acil reform yapmalıdır." Bildirinin tamamını meraklısı internette bulabilir. Özetle yukarıya aldığım bildirinin, sizce neresi ülkenin hukukuna müdahale gibi algılanabilir? Bu ülke çağdaş olmak iddiasıyla, Evrensel Hukuk'un bireyi özgürleştiren olanaklarından yararlanmak istemiyor mu? Yoksa biz, AİHM'nin kararlarını tanımıyoruz da ben mi yanılıyorum? Öyleyse AİHM'nin,
Refah Partisi'nin kapatılması hakkında verdiği kararı, büyük bir gururla anlatıp duranlar, gelip bana bu çelişkiyi bir izah etsinler bakalım. Dünyayı artık, '
İsmet Paşa'nın sağırlığa dayandırdığı politikalarla' idare etmenin imkanı kalmadı. İşinize gelmeyeni de duymak zorundasınız çare yok!
Eğer bütün bunları içimizde halledemediğimiz için,
AKPM'den duymak zorunuza gidiyorsa, orada azıcık haklı feci derecede suçlusunuz. Bu ülkede
AB'ye uyum paketleri çıkarken de siz bunu batı istiyor diye yapmak züldür diyerek karşı çıkmıştınız. İçeriğe bakmak yok, evrensel refaha ulaşmak için verilen yol haritaları hoşunuza gitmiyor,
halkın ne istediğine önem vermediğiniz sandıktan çıkan sonuçlardan anlaşılıyor, o halde kim isteyince Türkiye, özgürlüklerin yaşandığı bir ülke olacak?
Siz istemiyorsunuz, onlar isteyince müstemleke oluyor, ama parti kapatılınca iyi oluyor öyle mi?