Hatırla Sevgili'deki idam sahnesinde yaşadığım duyguları daha önce sizlerle paylaşmıştım. Aynı acıyı Başbakan Adnan Menderes'in idam sahnesinde de yaşamıştım. Yakın tarihimizi anlatan bu dizide isimlere takılmıyorum aslında. O karelerde daha da acıklı olan; siyasi platformdaki düşünce çatışmalarının hukukla çözülmesi... Sonuçta kırılan kalemler ve idama yürüyen vatandaşlar... Ne olursa olsun bu ülkenin büyüttüğü bir sürü insan... İşte hep bu duygularla izliyorum 'Hatırla Sevgili'yi... Ve inanır mısınız, hep aynı korkuyu taşıyorum izlerken. Ya bir gün bu yaşananlar tekrarlanırsa... Pazartesi akşamı bütün haber bültenlerinde aynı kareler vardı...
FİKİRDEN ESER YOK
Siyah kıyafetli, sakallı bir adam üniversitenin ortasında ateş ediyordu. Olaylar Antalya Üniversitesi'ndeki bir yurtta karşıt görüşlü öğrenciler arasında kavga çıkmasıyla başlamıştı. 'Hatırla Sevgili'de 'sağcı ve solcu' olarak adlandırılan bu grupların şimdilik benimsediği bir isim var ya da yok. Orası pek de önemli değil. Hepimizin tahmin ettiği üzere, kavgaya dışarıdan bir grubun katıldığı ve ortalığı savaş alanına çevirdiği de ortaya çıktı. Zaten adının Ömer Ulusoy olduğu anlaşılan şahsın üniversiteyle hiçbir alakası yok. Ancak dizinin anlattığı dönemin üzerinden yıllar geçmiş olmasına rağmen, görüntüler aynı. Kendini kaybetmişçesine beraber okuduğu arkadaşına saldıran, sopayla vuran ve bıçaklamaya çalışan bir grup genç. Ortada fikirden eser yok. Haber bültenlerinin genişçe yer verdiği bu görüntülerin ertesi günü, gazeteler önümde... Bu sefer de 'Hatırla Sevgili'de sıkça kullanılan gazete kupürleri gözümün önüne geliyor. Yavaş yavaş yükselen tansiyon, giderek sertleşen mesajlar... Acaba diyorum, bunları biriktirmeli mi? Gelecekte bu günleri değerlendirmek için bir hayli etkili olduklarını biliyorum artık...
BARIŞ VE HUZUR
O yıllarla arada farklar yok mu? İlla ki var, mesela onlar her haberi radyodan öğrendi, biz televizyon izliyoruz. Onlar günlerce telefon bekledi, biz bir SMS atıyoruz. Teknolojinin gözünü çıkarmışız ama hâlâ fikirlerin bıçaklarla savunulamadığını öğrenmemişiz. Son günlerde okuduğum haberler geçiyor aklımdan; Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının hayatını anlatan, o dönemi işleyen kitapların satışı yüzde 300 artmış. Neye yarar? İzlediğimizden etkilenip kitaplara sarılıyoruz ama izlediklerimizden ders alıp doğru hareket edemiyoruz. Korkuyorum, umarım Tomris Giritlioğlu ve ekibi, bu yılları anlatmak için bir dizi yapmaz ileride... Zira kan akmasını, can yanmasını istemiyorum... Ehh, barış, huzur ve istikrarın dizisi yapılmaz belki ama doya doya yaşanır.