Bir dizi finalinde seyircisine ihanet eder mi? Eder arkadaşlar, ancak böyle ihanet edilir. 'Sessiz Fırtına'nın final bölümü hayal kırıklığı falan değildi, kelimenin tam anlamıyla fiyaskoydu. Hani 'çekelim de bitsin artık' mantığıyla çekildiği ancak bu kadar ortaya konulabilirdi.
YAKIŞMADI
TMC gibi bir firmaya yakışmayacak bir finaldi. O bir yana, Erkan Petekkaya, Arzum Onan gibi iki başarılı ismin nasıl böyle bir sona 'Hee' dediklerini anlamak da imkansızdı. Sanki ekrana bir daha çıkmayacakmış gibi, onları izleyenlerin hiçbir hakkı yokmuş gibi bitiriverdiler diziyi...
Zaten dizinin final yapacağını hepimiz biliyorduk. Ehh, biz birkaç haftadır bildiğimize göre yapımcı ve oyuncular ve tabii ki senaristler bunu çok daha önceden biliyordu. O güzel akıllarınızı keşke daha iyi bir final yazmak için yorsaydınız. Hadi bu aşkın sonu ancak ölümdür diye düşündünüz... Ona da tamam. Ama ya bölüm boyunca birbirini izleyen saçmalıklar dizisine ne demeli? Hikmet ve İbo arasında kalan Rengin kimi seçti? Hikmet'in yalanlarını af mı etti? Yoksa İbo'nun sonsuz aşkına teslim mi oldu? Apar topar Yiğit'in yanına getirilen Bahadır, bir sonraki karede yok oldu. Öldürüldü mü, serbest mi bırakıldı? Almanya'daki Rana'ya ne oldu? Bunlar güya ucu açık bırakılmış bir senaryo izlenimi vermeye çalışan acemice taktiklerdi.
Mafya babası Şahin, sanıyorum ki Yiğit'in adamlarından birini satın aldı. Ama 'o adamı' daha bellememiştik ki, ne olduğunu anlamadan Deniz ve Yiğit, kumların üzerine seriliverdi.
ATLANILDI...
Ne eğitimli polis Deniz ne de silahıyla doğan Yiğit, hiçbir şey yapamadan ölüverdi.
Son sahne bana Kadir İnanır ve Türkan Şoray'ın oynadığı 'Dila Hanım'ı hatırlattı. Bu arada Deniz oraya nasıl geldi, Yiğit'in adamı onu ne ara sattı? Şahin nereden cesaret buldu da Yiğit Sancaktar ve karısını öldürttü? Bu arada Barut ve Rıfat, bunu Şahin'in yanına bırakır mı? Eminim benim gözümden kaçan daha bir sürü detay vardır. Ancak şurası kesin ki, yapımcılar ve kanallar bizim beğeni ya da isteklerimizi umursamıyor. İşin en kötüsü biz bu yapımlara, bir daha asla geri alamayacağımız 2 şey veriyoruz, "zamanımızı" ve "hevesimizi"...